Hadislerde buyrulduğu gibi “insan sevdiği ile beraberdir” yani onlar gibi olur. Hem inanç yönünden ve hem de davranış yönünden. Dolayısıyla kurtuluşun yolu, ahiret ehli kimselerle görüşmek, onları sevmek ve onlarla arkadaş olmaktadır.
Peki ahiret ehli kimlerdir?
Ahiret ehli olanların özellikleri nelerdir?
Bu özellikleri bilmek de çok önemlidir. Zira bu özellikleri şahıslarla tatbik edip ahiret ehli kimseleri bulup onlarla dost olabiliriz. Yahut bu özelliklerin olmadığı kimselerden de uzak dura biliriz.
Elbette unutmayalım ki; bu özellikler herkeste aynı değildir. Bunlar derece derecedir. Birinde az başka birin de aynı özellik daha çok olabilir.
1. Hayâları Çoktur
Yüce Allah, miraçta Peygamberimize şöyle buyurmaktadır:
“Ey Ahmed! Hayır üzere olan ahiret ehlinin yüzleri ince, hayâları çoktur…”
Allah’a yönelen ve kendisini dünyadan kurtarıp ahireti için çalışanlar hayâlıdırlar; zira hayâsız, utanma ve sıkılması olmayan kimseler çok çirkin işler yaparlar.
Dünya ehli, kötü ve beğenilmeyen işleri hiç umursamadan defalarca yaptığı için zamanla hayâsızlaşırlar; ama ahiret ehli ise kötü işler yapmamaya özen gösterdiklerinden fıtratlarında bulunan utanmayı da kaybetmezler.
Rabbanî âlimlerin, büyük şahsiyetlerin ve Allah dostlarının en belirgin özellikleri; hayâ ve utanmalarının çok olmasıdır. Asrımızda yaşayan âlimlerden bir örnek verecek olursak, bunların başında Merhum Allâme Tabâtabâî ve merhum Üstad Saadetperver gelmektedir. Her ikisi de çok hayâlı insanlardı.
Evet, ahiret ehli utangaç ve çok hayâlı kimselerdir, sürekli, “Ya bilmeden başkasının hakkını zayi edersem, ya birisini kırarsam” düşüncesiyle temkinli davranıp teyakkuz içerisindedirler. Onların Allah karşısında başları sürekli eğik ve utangaçtırlar.
İşte böyle hayası çok olan insan, sadece kendisiyle uğraşır. Başkalarının kusurları ile uğramak yerine hep kusuru kendinde görüp kendisini düzeltmeye çalışır. Ama hayasız insan öyle mi? Onun dünyasında asla bir kabahati yoktur, suçlu her zaman başkalarıdır, kendi kusurlarını asla görmez ve hiç utanmadan, kendisine bakmadan sürekli başkalarını eleştirir, yere, kınar.
Bir de haya ehli olan kendi akıbetinden çok korkar, kendisini kurtarmaya çalışır; dolayıyla davranışlarını kontrol eder ve uygunsuz işlerden uzak durur.
Sonuçta, ahiret ehlinin Allah’ın karşısında başları sürekli eğik ve mahcuptur. Kimseyi üzmemek, hakkını almamak ve saygısızlık etmemek için de hep dikkatlidirler. Dünya ehliyse bunun tam tersi, canlarının istediğini hiç kimseden çekinmeden yapmaktadırlar. Ne Allah’tan korkar ne de kuldan utanırlar.
2. Boş İşlerle Uğraşmazlar
Çünkü onlar ölümü anmak ile yakinlerini çoğaltmış, kendilerine büyük bir hedef seçmiş ve bu hedefe ulaşmak için sadece en önemli işleri yapmaları gerektiğini anlamışlardır.
İşlerimiz ya gereksiz boş işlerdir ya da önemli ve faydalı işlerdir. Ama ahiret ehli hayatlarında en önemli ve en faydalı işleri belirleyip sadece onlarla meşgul olurlar. Onlar, hayatı ahiretin ve Allah’ı tanımamın bir tarlası kabul ettiklerinden ve ebedi yurtlarının buradaki çabalarıyla orantılı olduğunu bildiklerinden vakitlerini asla boşa geçirmezler.
Boş iş yani; 1- Günah işlemek, 2- Ahirete faydası olmayan gereksiz işlerle uğraşmak.
Nasıl boş işlerden uzak dura biliriz?
Ne yapalım ki sadece en önemli işlerin peşinde koşalım?
Buna İmam Ali şöyle cevap vermektedir:
“Ölümü hatırlamak beni boş işlerden alıkoydu.”
Evet önceden de dediğimiz gibi ölümün sayısız faydaları vardır. Ahiret ehlinin bu özelliğe sahip olmaları da yine ölümü düşünmek ve ölüme inanmaları neticesinde oluşmuştur.
Onlar şöyle düşünürler:
-Dünya hayatı geçicidir. Herkes gibi ben de bir gün öleceğim.
-Ahiret hayatı kalıcıdır. Bu dünyadaki işlerim, ahiret hayatımın kalitesini belirleyecektir.
Sonuç: Öyleyse neden boş işlerle uğraşayım.
Bu ölümü yadetme ve boş işlerden uzak durma, zamanla insanda şu özellikleri oluşturacaktır:
1. Planlı ve programlı olur.
2. Sözleri ile davranışları uyumlu olur.
3. Oyun ve oyuncakla zamanını heder etmez. (Allah’ın dışındaki her şey oyun ve oyuncaktır.)
4. Geceleri sabaha kadar aralıksız uyumaz. Gecenin bir vakti uyanır ve seher vakitlerini en iyi şekilde değerlendirmeye çalışır.
Bizler hem bu özelliğe sahip ahiret ehli olmalıyız ve hem de bu özelliğe sahip kimseleri bulup onlarla dost olmalıyız. Yoksa dünya ehlinden oluruz.
Elbette bu tamamen diğer tüm insanlardan uzak durmak manasında değildir. Müminlerin kimi zaman, ilahi sorumlulukları gereği Allahtan gafil ve dünya ehli kimselerle de görüşmesi gereke bilir; fakat bu ortamlarda bile boş işlerden uzak durur.
Şöyle ki, ahiret ehli toplumla iç içedir, o yüzden de bazen dünya ehli insanlarla beraber olmak durumundadır. Dünya ehli boş, faydasız ve ahiretleri için olmayan şeyleri konuşmakta, melekler tarafından da Allah’tan gafil kimseler olarak tanınmaktadırlar. Bu ortamı terk edemeyen ahiret ehliyse kalben Allah’a yönelip, O’nu anar ve Allah’ın zikriyle meşgul olur, böylelikle de melekler tarafından “zâkir”lerden sayılır
3- Kifaf Ehlidirler / Tutumlu, Gelir ve Gideri Dengeli Kimselerdirler
İnsanların kazanç ve harcamalarını şu şekilde düşüne biliriz:
1. Kifaf ehlidirler. Gelir ve giderleri helalinden, ölçülü, haddinde ve dengelidir.
2- Helalinden biraz daha fazla isterler. Bunların niyetleri de iyidir, fazla kazançtan maksatları Allah’a ve dine hizmettir. Fakat hadislerde Allah’ın bunları da sorgulayacağı nakledilmiştir. (Oysa birinci grup en hızlı cennete gidenlerdir.)
3. Kazanç ve harcamalarına dikkat etmeyenler. Bunlar sürekli daha fazla dünya malına ulaşmak peşindedirler, helal yahut haram olmasını da umursamazlar.
Kurtuluş ehli birinci grup olan kifaf ehlidir. Çünkü kifaf ehli şuna ulaşmıştır: Dünya geçidir, kalıcı olan ahirettir; dolayısıyla geçiciyi kalıcıya tercih etmeye değmez.
Biz bu özelliğe de yine ölümü yadetme (yani düzenli olarak mezarlık ziyareti, ölümle ilgili ayet ve hadisler üzerinde tefekkür ) ile ulaşa biliriz.
Çok açık ve kesin olan şudur:
- Ölümü düşünmeyen dünyaya düşkün olur.
- Dünyaya düşkün olan sürekli yaşayacağını sanar.
- Sürekli yaşayacağını sanan çok günah işler.
Dolayısıyla Allah yolunda ilerlemek isteyenlerin gelir ve giderleri orantılı olmalıdır.
Çok olması ve sadece banka hesabını kabartıp, hayali mal biriktirmeleri, hamallıktan başka bir şey değildir.
Az olması da iyi değildir. En zaruri giderlerini karşılayamayan biri, fikri huzura erişemediğinden Allah’a yönelmesi de zor olur. Bazen fakirlik insanı dinden uzaklaştıra bilir.
İşte bu yüzden üstadlarımızın öğrencilerine ilk tavsiyesi; düzenli bir iş- gelir sahibi olmaları ve sağlıklarına dikkat etmeleri hususundaydı. Bu iki şart Allah’a marifet ve kulluk yolunda ilerlemek isteyenler için olmazsa olmaz temel şartlardandır.