Hadislerde Nefis ve Nefis Tezkiyesi
Nefis
Kur’an: “Nefse ve onu şekillendirene, sonra da ona iyilik ve kötülük kabiliyeti verene and olsun.”[1]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz nefis, değerli bir cevherdir. Herkim onu korursa mertebesi yücelir. Herkim de onu korumazsa, hor ve hakir düşer.”[2]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Yeryüzünde münezzeh olan Allah nezdinde emirlerine itaat eden nefisten daha yüce bir şey yoktur.”[3]
İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala’nın, “Nefse ve onu şekillendirene” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Yani Allah onu yarattı, ona şekil verdi, “ona kötülüğü ve sakınmayı ilham etti” yani nefse iyiliği ve kötülüğü tanıttı ve ilham etti ve nefsi (bu ikisinden birini tercih noktasında) serbest bıraktı ve onu irade sahibi kıldı.”[4]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Nefislerin dizginleri kopmuştur, ama akılların elleri, dizginlerini eline almış ve insanı sefalete ve helak olmaya sürüklemesine engel olmaktadır.”[5]
Nefsi İslah Etmek
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Nefislerinizle sürekli cihat ederek ona musallat olunuz.”[6]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Nefsini islah etmek, nefsin heva ve hevesleriyle savaşmakla mümkündür.”[7]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Nefsini islah etme yolundan el çekme. Zira bu yolda ciddiyetten başka bir şey sana yardımcı olamaz.”[8]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Az ile kanaat etmeyen nasıl nefsini islah edebilir?”[9]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eğer nefsini islah etmek istiyorsan, tutumluluk, kanaat ve az istemeyi ahlak edin.”[10]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Nefsin senin karşında isyan ederse, sen de onun karşısında isyan et. Böylece sana teslim olur ve nefsini aldat ki, sana itaat eder.”[11]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Akılsız kimselerle muaşerette bulunmak, ahlakı bozar. Akıllı kimselerle birliktelik, ahlakı ıslah eder. Yaratıklar çeşit çeşittir, herkes tıyneti ve yapısı (ruhsal ve bedensel durumu) üzere amel eder.”[12]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah’tan korkmak kalplerinizin devası…nefislerinizin kirlerinin temizleyicisidir.”[13]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Nefsini ıslah etmek ve dinini korumak isteyen kimse, dünyaya tapan kimselere karışmaktan uzak durmalıdır.”[14]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Herkim nefsini kınarsa onu ıslah eder. Herkim de nefsini överse onu öldürür.”[15]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Nefsin ilacı, heva ve hevesden sakınmak ve dünya lezzetlerinden uzak durmaktır.”[16]
Nefisle Mücadelede Allah’tan Yardım Dilemek
Resulullah (s.a.a), kendisine, “Hakkı tanımanın yolu nedir?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Nefsi tanımaktır…” O (soru soran kimse) şöyle sordu: “Nefsi tanımanın yolu nedir?” Peygamber şöyle buyurdu: “Nefis karşısında haktan yardım dilemektir.”[17]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Nefsim ve sizler karşısında Allah’tan yardım diliyorum.”[18]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “İşittiklerinizi söylüyorum. Allah, bana ve size yardım edicidir! O bize yeter, O ne güzel vekildir!”[19]
Herkim Nefsini Tezkiye Etmezse
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Herkim nefsini tezkiye etmezse, akıldan faydalanmaz.”[20]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Herkim nefsini ıslah ederek (hatalarını ve eksikliklerini) telafi etmezse, derdi ve hastalığı ağır olur, dermanı güç olur ve (derdini derman etmek için) bir tabib bulamaz.”[21]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Herkim kendini tezkiye etmezse, çirkin adetler onu rezil eder.”[22]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanların en acizi nefsini islah etmekten aciz olandır.”[23]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanların en acizi ayıp ve eksikliklerini telafi edebildiği halde bunu yapmayan kimsedir.”[24]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Herkim nefsini ıslah ederse, ona musallat olur. Herkim de nefsini kendi haline bırakırsa onu helak eder.”[25]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Herkim ayıplarını ve kusurlarını araştırmazsa, heva ve hevesi ona galip gelir. Herkimin de eksikliği olursa, ölüm kendisi için daha iyidir.”[26]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kendini ıslah etmeyen kimse, başkalarını nasıl ıslah edebilir!?”[27]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Yolu kaybeden kimse başkalarına nasıl yol gösterebilir?!”[28]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kendisine hıyanet eden kimse, başkasının hayrını nasıl dileyebilir?!”[29]
Nefsin İsteklerine Uyma Hususunda Nefse Ruhsat Vermek
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Nefislerinize, sizi zalimlerin yoluna götüren ruhsatlar vermeyin ve nefislerinize karşı sizleri isyana daldıracak şekilde yumuşak/gevşek davranmayın.”[30]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Nefsin isteklerine uymada ve dünya lezzetlerini seçmede nefsine izin verme ki dinini bozar, düzelmez, nefsin zarar görür ve fayda görmez.”[31]
Nefis Yüceliğinin Etkileri
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Herkim nefsini yüce tutarsa, nefsani istekleri gözünde değersiz kalır.”[32]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Herkim nefsini yüce tutarsa, dünya gözünde küçülür.”[33]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Herkim nefsini yüce tutarsa, çok az muhalefet gösterir.”[34]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Zorluklar ve musibetler yüce nefisleri etkileyemez.”[35]
Nefsin Afeti
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Nefsin afeti, dünyaya bağlanmaktır.”[36]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bedene hizmet etmek, talep ettiği lezzetleri, istekleri ve hoşlukları kendisine temin etmendir ve bu da nefsin helak olmasına neden olur.”[37]
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Nefsini heva ve hevesiyle salıverme ki nefsin hevası helak olmasına neden olur. Nefsi, heva ve hevesiyle salıvermek dert ve sıkıntı sebebidir. Nefsi heva ve isteklerinden alı koymak ise onun tedavi nedenidir.”[38]
Tezkiye
Kur’an:“Nitekim biz size aranızdan ayetlerimizi okuyacak, sizi her kötülükten arıtacak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilemediklerinizi bildirecek bir Peygamber gönderdik.”[39]
“Nefsini tezkiye eden şüphesiz kurtuluşa ermiştir.”[40]
“Şüphesiz arınmış olan, saadete erişecektir.”[41]
Allah Resulü (s.a.a), “Nefsini tezkiye eden şüphesiz kurtuluşa ermiştir” ayetini okuyunca duruyor ve sonra şöyle buyuruyordu: “Allah’ım! Nefsime takva ver, sen benim velim ve mevlamsın. Nefsimi tezkiye et, şüphesiz sen nefsi tezkiye edenlerin en hayırlısısın.”[42]
Tezkiyeye Engel Olan Şeyler
Kur’an: “Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir değere değişenlerin, işte onların, ahirette bir payları yoktur. Allah onlarla kıyamet günü konuşmayacak, onlara bakmayacak, onları temizlemeyecektir. Elem verici azab onlar içindir.”[43]
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Allah kıyamet günü üç kimseyle konuşmaz, onlara bakmaz, onları tezkiye etmez, onlar için elim bir azap vardır: Zina eden yaşlı kimse, zalim hükümdar ve kibirli fakir.”[44]
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Üç kimseyle Allah kıyamet günü konuşmaz, onları temizlemez ve onlar için acı bir azap vardır: Bir imama biat eden, biati sadece dünya için olan, kendisine dünyadan bir şey verince biatine vefalı kalan, vermediği takdirde ise vefalı kalmayan kimseye, ikindi vakti bir mal satan ve falan miktara aldığına dair yemin eden kimseye; bunun üzerine alıcı da kabul edip malı alır, oysa satıcısı yalan söylemiştir ve bir çölde (kuyuda) suyu olduğu halde yolcuların ve oradan geçenlerin suyun fazlasından istifade etmesine izin vermeyen kimseye.”[46]
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Üç kimseyle Allah kıyamet günü konuşmaz, onları temizlemez ve onlar için acı bir azap vardır: Zina eden yaşlı, gayreti (kıskançlığı) olmayan adam ve kocasına ihanet eden kadına.”[47]
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Üç kimseyle Allah kıyamet günü konuşmaz, onlara bakmaz ve onlar için acı bir azap vardır: İlmini dünyanın döküntülerini elde etmekte kullanan alime, şüpheler sebebiyle haramları helal kılan kimseye ve komşunun karısıyla zina eden kimseye.”[48]
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Üç kimseye Allah kıyamet günü bakmaz, onları temizlemez ve onlar için acı bir azap vardır: Tekebbür yüzünden eteğini yerde sürükleyen kimseye, malını yalan yere öven kimseye ve yüzüne dostluk izharında bulunduğu halde arkanda kalbi hileyle dolu olan kimseye.”[49]
[1] Şems, 7, 8
[2] Gurer'ul-Hikem, 3494
[3] a.g.e. 7530
[4] Tefsir-i Kummi, 2/424
[5] Gurer'ul-Hikem, 2048
[6] a.g.e. 2489
[7] a.g.e. 5805
[8] a.g.e. 10365
[9] a.g.e. 6979
[10] a.g.e. 4172
[11] a.g.e. 4107
[12] Bihar, 78/82/78
[13] Nehc'ül-Belağa, 198. hutbe
[14] a.g.e. 10951
[15] Gurer'ul-Hikem, 9103-9104
[16] a.g.e. 5153
[17] Bihar, 70/72/23
[18] a.g.e. 133
[19] a.g.e. 183
[20] Gurer'ul-Hikem, 8972
[21] a.g.e. 9025
[22] a.g.e. 9170
[23] a.g.e. 3189
[24] a.g.e. 3177
[25] a.g.e. 7781-7782
[26] Emali’es-Seduk, 322/4
[27] a.g.e. 6995
[28] a.g.e. 6997
[29] a.g.e. 6999
[30] Nehc'ül-Belağa, 86. hutbe; Şerh-i Nehc'ül-Belağa-i İbn-i Ebi'l-Hadid, 6/353
[31] Gurer'ul-Hikem, 10400
[32] a.g.e. 8771
[33] a.g.e. 9130
[34] a.g.e. 9051
[35] a.g.e. 1555
[36] a.g.e. 3926
[37] a.g.e. 5097
[38] el-Kafi, 2/336/4
[39] Bakara suresi, 151. ayet
[40] Şems suresi, 9. ayet
[41] A’la suresi, 14. ayet
[42] Nur’us-Sakaleyn, 5/586/8
[43] Al-i İmran suresi, 77. ayet
[44] Nur’us-Sakaleyn, 1/356/200
[45] a.g.e. s. 357/205
[46] a.g.e. h. 207
[47] a.g.e. s. 356/201
[48] Tenbih’ul-Havatir, 2/121
[49] el-Bihar, 75/211/6