Soru
Senetleri sahih olan “Mütevatir-i lâfzî”, “Mütevatir-i manevî” ve “Mütevatir-i icmali” hadis çeşitlerinin kuralı nedir?
1- Mütevatir-i lâfzî olabilmesi için hadisin kaç tane senedinin sahih olması gerekir?
2- Mütevatir-i manevî olabilmesi için hadisin kaç tane hadisin senedinin sahih olması gerekir?
3- Mütevatir-i icmalî olabilmesi için hadisin kaç tane senedinin sahih olması gerekir?
Kısa Cevap
Şia âlimleri, bir haberin senet silsilesinin her tabakasındaki ravilerin sayısının ilme neden olacak ve rivayeti Masum’un (a.s) söylediğine dair yakin haddine ulaştıracak habere mütevatir hadis demekteler. Her tabakada yerine göre kişilerin sayısını farklı saymış ve ravilerin sayısı hakkında belli bir sayı belirtmemişlerdir. Onlara göre ölçü sözün Masumdan çıktığını bilmek ve ona yakin etmektir. Bu açıdan bakıldığında lâfzî, manevî ve icmalî mütevatir arasında bir fark yoktur.
Ancak mütevatir-i lâfzî, rivayetlerin sözlerinin aynı olması, mütevatir-i manevî rivayetlerin sözlerinin farklı ama manasının aynı olması, mütevatir-i icmalî ise manasının genişlik ve darlığı bakımından birbirlerinden farklı ama ortak yönleri olan rivayetlere denir.
Ehl-i Sünnet âlimleri ise mütevatir hadis ravilerinin sayısı hakkında değişik görüşlere sahiptirler. Örneğin mütevatir hadis için en az 4 kişiden, en fazla 313 kişiye kadar sayı söyleyenler vardır.
Ayrıntılı Cevap
Hadisler, her tabakadaki ravilerin sayısına göre ‘mütevatir’ ve ‘vahid’ diye ikiye ayrılır. Mütevatir kelimesinin kökü ‘Vetr’ olup ‘bir’ manasına gelmektedir. ‘Tevatür’ ise peş peşe veya birbiri ardına gelen demektir. Nitekim “Sonra birbiri ardınca peygamberlerimizi gönderdik.”[1] âyet-i kerimesinde “birbiri ardınca” manasına gelen “tetra” kelimesi kullanılmıştır.[2]
Rivayet-i mütevatir, ıstılahta “Her tabakadaki raviler silsilesi öyle bir hadde olmalıdır ki, normal olarak yalan üzerine anlaşmaları imkânsız olmalı ve verdikleri haber bilgi vermelidir.”[3] demektir.
Mütevatir rivayetler her ne kadar az olsa da genellikle muhteva bildirir ve önemli bir haberdir. Örneğin Gadir rivayetini sadece sahabe tabakasında 100’den fazla kişi rivayet etmiştir.
Mütevatir Haberin Kısımları
Mütevatir, bir açıdan bakıldığında lâfzî ve manevî diye ikiye ayrılır.
Mütevatir-i lâfzî, bütün ravilerin haberi aynı sözlerle naklettikleri rivayete denir.[4] Örneğin: “Kim benim adıma bilerek yalan söylerse yeri ateşle dolacaktır.”[5] hadisini kırk ile altmış arasında sahabe nakletmiştir.[6]
Mütevatir-i manevî ise bütün ravilerin ibareleri değişik ama içeriği aynı olarak verdikleri habere denir ve manada tazammüni (içerdiği mana) ve iltizamî (mananın zorunlu olarak gerektirdiği şey) delaletin uyumu olarak kabul edilmelidir.[7]
Mütevatir hadis için tevatür-ü tafsilî ve tevatür-ü icmalî diye başka bir sınıflandırma daha yapılmıştır. Tevatür-i tafsilî, manevî ve lâfzî tevatürü içermektedir. Ama tevatür-i icmalî bir konuda birkaç rivayet geldiğinde ve delalet yönünden eşit olmayan ama hepsinden birinin kesinlikle söylendiği anlaşılan ortak yönleri olan rivayetlere denir. Haber-i vahidin hüccet olduğunu söyleyen rivayetler bu türdendir.[8]
Haber-i vahid ise bütün tabakalarda tevatür haddine ulaşmayan rivayetlere denir.[9] Böyle rivayetler yalnız başlarına ilim vermezler. Başka karinelerin yardımıyla hüccet olurlar. Bu yüzden bir rivayet birkaç tabakada tevatüre ulaşır ama bir tabakada ulaşmazsa mütevatir olmayacak bunun yerine haber-i vahid olacaktır. Zira sonuç, öncüllerin zayıf olanına bağlıdır.
Ravilerin sayısının ne kadar olacağı konusunda Şia âlimleri belli bir sayı belirtmemişlerdir. Onlara göre tevatürün ölçüsü onun insanı ilime ulaştırmasıdır. Ravilerinin sayısı senet silsilesinin her tabakasında ilim veren ve rivayeti İmam’ın (a.s) söylediğine yakin edilen hadde olan habere mütevatir hadis demekteler. Ayrıca yalan üzerine anlaşmaları imkânsız olmalıdır. Bu açıdan bakıldığında onlara göre lâfzî, manevî veya icmalî mütevatirler arasında fark yoktur.
Oysa Ehl-i Sünnet âlimlerine göre mütevatir haberde ravilerin belli bir sayıda olması şart koşulmuştur. Ama bu sayının ne kadar olacağı konusundaki görüşleri farklıdır. Aşağıda o görüşleri getiriyoruz:
1- Kadı Ebubekr Baklanî’nin görüşü: Ravilerin sayısı en az 4 olmalıdır.
2- İstahrî’nin görüşü: Ravilerin sayısı en az 10 kişi olmalıdır.
3- Bir gurup Sünnî âlimin görüşü: Ravilerin sayısı en az 12 kişi olmalıdır. (Benî İsrail eminlerinin sayısı kadar.)
4- Ebu Huzeyl Allaf’ın görüşü: Ravilerin sayısı en az 20 kişi olmalıdır.
5- Bir başka görüş: Ravilerin sayısı en az 40 kişi olmalıdır.
6- Bir başka grubun görüşü: Ravilerin sayısı en az 70 kişi olmalıdır.
7- Son görüş de şudur: Ravilerin sayısı en az Bedir savaşındakilerin sayısı olan 313 kişi olmalıdır.[10]
[1] Muminun, 44.
[2] Ragıb-ı İsfahanî, Müfredat-u Elfazi’l-Kur’ân, s. 853.
[3] Abdullah Mamakanî, Mikbasu’l-Hidaye, c. 1, s. 89-90; şehit-i Sani, er-Riaye fi İlmi’d-Diraye, s. 28.
[4] Mikbasu’l-Hidaye, c. 1, s. 115.
[5] Şeyh Kuleynî, Kâfi, c. 1, s. 62.
[6] er-Riaye fi İlmi’d-Diraye, s. 29.
[7] Mikbasu’l-Hidaye, c. 1, s. 115.
[8] Seyyid Rıza Müeddep, İlmu’d-Diraye Tatbikî, s. 37; Mikbasu’l-Hidaye, c. 1, s. 115.
[9] Mikbasu’l-Hidaye, c. 1, s. 125; Şehid-i Sani, er-Riaye fi İlmi’d-Diraye, s. 29.
[10] Cafer Subhanî, Usul-u Hadis ve Ahkamuhu, s. 25-35, Müesseset-u Neşri’l-İslami, h.k.1420.