Mucize, lugatte aciz kılmak, güçsüz bırakmak demektir. Istılahta ise başkalarının benzerini yapamadığı bir işi yapmak veya bir sözü söylemektir. Buna göre Peygamberlerin nübüvvetlerini ispat etmek için yaptıkları ve başkalarının ondan aciz kaldıkları âyet ve alametlere mucize denir. Hz. Musa’nın (a.s) âsâsının ejderhaya dönüşmesi, Hz. İsa’nın (a.s) kutsal nefesiyle ölüleri diriltmesi bu mucizelerin örneklerindendir.
Resul-i Ekrem (s.a.a) yaşamı boyunca dört bine yakın mucize göstermiştir. Onun (s.a.a) en büyük mucizesi, bütün peygamberlerin ve kendi diğer mucizelerinin aksine kalıcı ve devamlı olan Kur’an-ı Kerim’dir. Bu kitabın eşsiz bir fesahat ve belagata sahip olması, en yüce ilahi öğretileri içermesi vs. yönlerden birçok mucizeleri vardır. Âlimler ve müfessirler detaylı olarak ondan bahsetmişlerdir. Kur’an’ın:
“Kulumuza indiregeldiğimiz Kur’an’da şüpheniz varsa ona benzer bir sûre getirin...”[1]
diye meydan okuması onun mucize oluşuna bir başka güzel delildir. Günümüze kadar kimse, küçük bir sûrenin bile benzerini getirememiş, ebede kadar da getirmeyecektir. Kur’an’ın gaybî haberler vermesi de onun mucizelerindendir. Bütün gaybî haberler vahiy kanalıyla Peygamber’e (s.a.a) verilmektedir. O (s.a.a) da ilk olarak halka söylediğinden O’nun mucizesi sayılmaktadır. Peygamber’in (s.a.a) insanlara bildirdiği ve Kur’an’da da gelen bu gaybî haberlerin birkaçını aşağıda getiriyoruz:
1- Benî Esed kabilesinden[2] bir gurup gerçek manada değil, zekat almak için Müslüman olmuştu. Onlar Peygamber’in (s.a.a) yanına gelip iman getirdiklerini söyleyince vahiyle Peygamber’e (s.a.a) şöyle buyuruldu:
“De ki: İnanmadınız ve fakat Müslüman olduk deyin ve henüz kalplerinize inanç girmedi.”[3]
Kalplerden haberdar olmak Peygamber’in (s.a.a) vasıtasıyla gerçekleşen mucizelerdendir.
2- As bin Vail, Peygamber’e (s.a.a) oğlu olmadığı için ‚ebter’ demişti. Ama Peygamber (s.a.a) onun ebter, kendi neslinin de kevser olacağını söyledi.[4] Bu haber gerçekleşti ve As’tan sonra bütün oğullarının nesli kesildi, oysa Peygamberin nesli aynı şekilde devam etmektedir.[5]
3- Rumlar, İranlıların karşısında ağır bir yenilgiye uğradıktan sonra galip geleceklerine dair haberin verilmesi:
“Rum mağlub edildi. En yakın bir yerde, fakat onlar bu mağlubiyetten sonra galip olacaklar.”[6]
Kur’an-ı Kerim, Peygamber’in (s.a.a) iki mucizesini şöyle anlatıyor:
1- Peygamber’in (s.a.a) Miracı:
“Noksan sıfatlardan münezzeh olan kulunu geceleyin Mescid-i Haram’dan, çevresini kutsadığımız Mescid-i Aksa’ya götürdü...”[7]
Bu âyet Peygamber’in (s.a.a) miracı (İsra) hakkında nazil oldu. Yüce Allah, Peygamberini Mescidu’l-Aksa’ya götürdü ve oradan “...araları iki yay kadar kaldı, yahut daha da yakın...”[8] yüksekliğine kadar çıkardı.
Miraç, Peygamber’in (s.a.a) mucizesiydi. Miraçtan sonra bu eşsiz seferden birçok gaybî haberler verdi.
Güvenilir bütün İslam âlimleri miracın, Peygamber’in (s.a.a) Mekke’den Medine’ye hicretinden önce gerçekleştiğini söylemektedirler. Sadece hangi yıl gerçekleştiğinde görüş ayrılığı vardır. Kimisi bi’setin 2. yılında, kimisi 3, kimisi 5 veya 6. yılında gerçekleştiğini söylerken kimisi de başka tarihler söylemişlerdir.
Gerek “Ve andolsun ki onu, bir diğer inişte de gördü. Sidretü’l-Münteha’nın yanında.”[9] âyetlerine göre, gerekse Ehl-i Beyt’in (a.s) rivayetlerine göre[10]miraç iki kere gerçekleşmiştir.
Kur’an-ı Kerim’deki âyetler, miracın Mescidu’l-Haram’dan başladığını göstermektedir. Bazıları Ümmü Hâni’nin evinden, bazıları da Şi’b-i Ebi Talip’ten başladığını söyleseler de birinci defa Mescidu’l-Haram’dan, ikinci defa da Ümmü Hani’nin evinden olabilir. Eldeki delillere göre Şi’b-i Ebi Talib’ten başlamamıştır.[11]
Peygamber’in (s.a.a) miracının önemli konularından bir diğeri de yükselişin ne şekilde olduğudur. Yani acaba ruhu mu gitmişti, yoksa ruh ve bedeni beraber mi gitmişti?
Müfessirlerin çoğuna göre miraç ruh ve cisimle beraber olmuştu.[12] Yani Peygamber (s.a.a) maddî bedeniyle Mescidu’l-Haram’dan Beytu’l-Mukaddes’e götürülmüş, oradan da ruh ve bedeniyle beraber göğe yükseltilmiş ve müşahede ettiği birçok gaybî haberi bildirmiştir.[13] Resulullah’ın (s.a.a) miracının hakikati hakkında daha fazla bilgi için tefsir kitaplarına başvurunuz.
2- Şakku’l-Kamer (Ayın Yarılması)
Yüce Allah, Kamer Sûresinin başında Peygamber’in (s.a.a) bu büyük mucizesinden bahsederek şöyle buyuruyor:
“Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.” [14]
Şakku’l-Kamer olayı şöyle gerçekleşti:
Mekke müşrikleri (hicretten önce) Peygamber’den (s.a.a) bir mucize isteyerek dediler ki: “Gerçekten peygambersen ayı ikiye böl.” Peygamber (s.a.a) onlara “Böyle bir şeyi yaparsam iman getirecek misiniz? “ diye buyurdu. Onlar “Evet” diye cevap verdiler. O gece ay, dolunay halindeydi. Resulullah (s.a.a) Rabbinden ayı ikiye bölmesi isteğinde bulundu. Peygamber’in (s.a.a) işaretiyle ay ikiye bölündü ve birçok kişi onu gördü. Ama müşrikler bu büyük mucizeyi de inkâr ederek dediler ki: “Muhammed bize sihir yaptı.”[15]
Kur’an bu inkârın onların her zamanki adetlerinden olduğunu söyleyerek şöyle buyuruyor:
“Onlar, bir delil gördüler mi yüz çevirirler de derler ki: Bu sürüp giden bir büyüdür.”[16]
Buraya kadar söylediklerimiz Resulullah’ın (s.a.a) mucizelerinin bir kısmıydı.
[1] Bakara, 23.
[2] Muhammed Bâkır Meclisî, Biharu’l-Envar, c. 17, s. 199.
[3] Hucurat, 14.
[4] Kevser, 3.
[5] Biharu’l-Envar, c. 17, s. 203.
[6] Rum, 2-3.
[7] İsra, 1.
[8] Necm, 7-8-9.
[9] Necm, 13-14.
[10] Abdulali Arusi Huveyzî, Nuru’s-Sakaleyn, c. 3, s. 98, İntişarat-ı İsmailiyan, Kum.
[11 Seyyid Mahmud Alusî, Ruhu’l-Maani fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 8, s. 8, İntişarat-ı Daru’l-Kutubu’l-İlmiyye, Beyrut.
[12] el-Mizan(Farsça çevirisi), c. 19, s. 39.
[13] el-Mizan (Farsça çevirisi), İsra nin 1. âyetinin tefsiri.
[14] Kamer, 1.
[15] Fazl b. Hüseyin Tabersî, Mecmeu’l-Beyan, c. 4, s. 10, (Farsça çevirisi).
[16] Kamer, 2.