Arkadaşlık Bir Zarurettir
İnsanın sosyalliğinin köken ve kaynağı hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. İnsan fıtratı uygarlık eksenlidir ve toplumda bulunmak bir gerekliliktir.
Toplumda olan bir insan, başkalarıyla arkadaşlık bağı kuracak ve kendisi için arkadaş seçecektir. Gerçekte arkadaşlığın kendisi hem sosyal ve hem de bireysel bir zarurettir. İnsan, kaybettiklerinin bir bölümünü toplumda arar; gizli deha ve yeteneklerini toplumda keşfeder.
İnsanın bir sosyal ve bir de bireysel yaşam boyutu vardır. Sosyal boyutunda insan, toplum iskeletinden bir parçadır ve sorunlarını gidermek için sosyal yaşam kurallarıyla uyumlu olmalıdır; kendinde dayanışma, işbirliği ve düşünce birliği hissini güçlendirmelidir. Bu durumda arkadaşlık, insanın sosyal yaşamının yücelmesinde ve olgunlaşmasında çok etkili edecektir.
Bireysel boyutunda insan, dar bir çevrede bulunduğundan dolayı akrabaları ve arkadaşlarıyla yakın ve iç içe bir ilişki kuracaktır. Bazen bu ilişki bağlamında arkadaşlık ve birlikteliğin rolü, baba ve annenin rolünden daha çok olur. Kendine has bir yapı türü olan bu ilişki, kişiliğin şekillenmesinde çok etkili faktörlerdendir.
İnsan ile ailesi, akrabası, arkadaşı ve toplumun daha büyük öğeleri arasındaki bu ilişki öyle gereklidir ki, bu ilişkinin uzun bir süre kopması hâlinde telafi edilemez ruhsal hasarlara yol açabilecektir.
İşte bu nedenle din önderleri, halktan uzaklaşmayı ve inzivaya çekilmeyi yasaklamışlardır.
Müminler Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
Yalnızlıktan sakın, çünkü halktan ayrılan şeytanın yemidir.[1]
Yine şöyle buyurmuştur:
Yalnızlıktan sakın, çünkü sürüden ayrılan koyunun kurda yem olduğu gibi, hak ehlinden ayrılan da şeytana yem olur.[2]
Buna binaen sosyal hayattan uzaklaşmak, insanın tabiatına aykırıdır ve bir anlama dinî sorumluluktan kaçıştır. Bunun sonucu dünyada pişmanlık ve perişanlık, ahirette ise horlanma ve ceza olacaktır.
Din önderleri, aklın getiri ve faydalarından birini arkadaşlık olarak tanıtmışlardır. İnsanın diğer insanlar ile sevgi ve arkadaşlık bağı kurmaktan kaçınmasının aklî dayanağı yoktur. Çünkü akıllı bir insan, herkesin kötü olduğunu ve kötülük yaydığını asla düşünmez ve kendini de temize çıkarmaz. Akıllı insan, geniş ve mantıklı bir bakış tarzıyla topluma girer, iyi insanlarla arkadaşlık kurmakla da kendi hatalarını düzeltmeye çalışır.
Bireysel ve sosyal faaliyetler bağlamında böyle bir ilişki, insanın en zaruri ihtiyaçlarındandır. Çünkü sağlıklı arkadaşlık ve birliktelik ile birçok yanlış ve yanılgılar düzeltilebilir. Diğer insanlara duyulan bu gereksinim, sosyal hayatta gelişim ve kalkınmaya neden olur.
Arkadaşsız bir hayat, çekilmez ve hatta imkânsızdır. Gerçek ruh bilimcisi olan ilâhî önderler şöyle buyurmuştur:
Sadık/doğru arkadaş ilâhî nimetlerdendir.[3]
Müminler Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
Arkadaşsızlık garipliktir.[4]
Yine şöyle buyurmuştur:
Kardeşin ölümü, kolkanadı yitirmektir.[5]
İlk etapta önemli olan şey, insanî ilke ve değerlere dayalı doğru ve mantıklı bir ilişki kurmaktır. Edep, dindarlık, takva, akıllılık, ileri görüşlülük... arkadaşlıklarda aranması gereken ölçülerdir. İnsan, bu sıfatlardan yoksun olan kimselerle arkadaşlık bağı kurmamalıdır. Her halükârda arkadaş, hidayet ve kılavuzluk alanında insanın kişilik, düşünce, davranış ve ahlâkını şekillendiren etkenlerdendir. Bu nedenle bilgisiz ve kötü biriyle arkadaşlık etmek, her şeyden çok insanın günah işlemesinde etkili olacaktır.
Peseri Nuh ba bedan benişest
Hanedani nübüvveteş gom şod
Segi Ashabi Kehf rûzî çend
Peyi nîkan girift o merdum şod.
Yani:
Nuh (a.s) oğlu kötülerle oturup kalktı
Peygambere yakınlığını kaybetti
Kehf Ashabı'nın köpeği birkaç gün
İyilerin peşinden gitti de insan oldu.
Denklik; Bilinçli Arkadaşlığın Ölçüsü
Denklik ve benzerlik, bilinçli arkadaşlık alanında en önemli etkendir. İnsanlar genellikle kendi görüş ve düşünceleri uyarınca başkalarıyla bir arada yaşar, aynı düşünce ve aynı inancı paylaştığı kimselerle arkadaşlık bağı geliştirirler.
Bu, çok açık ve çok aydın bir konudur ve aynı zamanda kişilerin karakter ve özelliklerini tanımanın da ölçüsü olabilecektir. Bir kişinin karakteristik yapısını ve özelliklerini tanımanın en güzel yolu, onun arkadaşlarını ve birlikte olduğu kimseleri tanımaktır. Konu hakkındaki bir hadis şöyle buyurmuştur:
Kişi, arkadaşının dini/yaşam yordamı üzeredir. Öyleyse kiminle arkadaşlık ettiğinize bakmalısınız.[6]
Bir diğer hadis şöyle buyurmaktadır:
Kişinin kiminle arkadaşlık ettiğine bakmadıkça onun hakkında hükmetmeyin. Çünkü herkes kendi düşüncesinde olanlarla, arkadaşlarıyla ve kardeşleriyle tanınır.[7]
Yüce Peygamberimizin (s.a.a) konu hakkındaki bir buyruğu şöyledir:
Kul sevdiği kimseyle oturup kalkar.[8]
Gerçek makamlara, beğenilen sıfatlara, güzel ahlâka ve insanî değerlere nail olmak isteyen kimseler her zaman layık, erdemli, faziletli, sorumluluk taşıyan, içten ve samimi, emaneti koruyan insanlarla arkadaşlık kurarlar. Geçici ve zahirî işler peşinde olan kimseler ise, arkadaşlıklarının temeli ilâhî ölçüler olmadığından dolayı her zaman sarsılmaya ve yıkılmaya mahkumdurlar. Bu tür arkadaşlıklar ahlâkî yozlaşma ile sonuçlanır.
Mevlana şöyle buyurmuştur:
Mî reved ez sîneha der sîneha
Ez rehi penhan salahi kîneha
Sohbeti Salih to ra Salih koned
Sohbeti talih to ra talih koned.
Yani:
Gider göğüslerden göğüslere
Gizli bir yolla iyilik ve düşmanlıklar
İyi ile dostluk, seni iyi kılar
Bedbahtın dostluğu seni bedbaht eder.
Arkadaş insanın ahlâk, düşünce, ülkü özelliklerini ve hatta kalıtım ve ailevi eğitim sonucu edindiklerini tümüyle değiştirerek temiz ve iyi bir insanı saptırabilir veya kötü bir insanı hidayet olgunluğuna taşıyabilir. İnsanın kişiliğinin oluşmasında arkadaşın çok derin etkisi olduğundan dolayı insan, arkadaş seçimine gereken önemi vermeli ve dikkatli olmalıdır. Gerçekte insan, yücelme ve olgunlaşma yolunda hareket edebilmesi için gerçek ve değer ölçülerini göz önünde bulundurmalıdır. İnsan, akıl ve fıtrata uygun olarak adım atan ve hareket eden kimselerle arkadaşlık etmeli ve haşır neşir olmalıdır. Seçilecek arkadaşın daha akıllı ve daha tecrübeli olması çok daha güzeldir.[9]
Bu bağlamda rivayet edilen bir hadiste şöyle yer alır:
Kendisiyle süsleneceğin kimse ile arkadaşlık et, seninle kendisini süsleyen kimse ile arkadaşlık kurma.[10]
Bir şiirde şöyle geçer:
Hem nişîni to ez to beh bayed
Ta to ra akl o din biyefzayed.
Yani:
Oturup kalktığın senden iyi olmalıdır ki
Senin aklını ve dindarlığını artırsın.
Şimdi iyi arkadaşın sahip olması gereken bazı özelliklere kısaca değinelim.
Takva ehli, kendini pisliklerden uzak tutan ve Allah'ın yasalarına saygı duyan kimsedir.
Müminler Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır:
Kuşkusuz ki takva kalplerinizin devası, akıllarınızın körlüğünün basireti, bedenlerinizin hastalıklarının şifasıdır...[11]
Dindarlık ve takva ile hayâ arasında çok yakın bir ilişki vardır.
Bu hususta bir hadis şöyle buyurmuştur:
Hayâsı olmayan kimsenin imanı da olmaz.[12]
Lokman Hekim, arkadaş seçme konusunda oğluna şöyle buyurmuştur:
Oğulcuğum! Bilgililerle birlikte ol, onlara yakınlaş, onlarla haşır neşir ol, onları evlerinde ziyaret et ki onlara benzeyesin ve onlardan olasın.[13]
3 Yapılan İşin Sonucunu Düşünmek
İnsan, daha akıllı olan ve her şeyin akıbet ve geleceğini gören kimselerle arkadaşlık etmelidir.
Bir bakıma akıl iki kısma bölünebilir: Baş aklı ve gönül aklı.
Denilmektedir ki erkeklerin baş aklı kadınlarınkinden, kadınların gönül aklı ise erkeklerinkinden daha güçlüdür. Baş aklı hayatı yönetmek içindir ve gönül aklı ise, insanın batınındaki elçi ve peygamberdir.
Bu nedenle şöyle denebilir:
Akıl, yüce Allah'ın insana bahşettiği en güzel güç[14], en büyük zenginlik[15] ve en değerli emanettir.[16]
İmam Cafer Sâdık'a (a.s), "Akıl nedir?" diye soruldu. İmam (a.s) şöyle buyurdu:
Akıl, Rahman'a kulluk sunulan ve cennetler kazanılan şeydir.[17]
İyi arkadaşın sahip olması gereken en öncelikli vasıflardan biri edepli olmaktır. Edepten kastettiğimiz, akıllı ve bilinçli insanların güzel kabul ettiği davranışlara sahip olmaktır. Edepli olmak insanın olgun kişiliğinin göstergesidir.[18] Edep herkesin ihtiyaç duyduğu vasıflardandır.[19] Edep insan için en üstün mirastır.[20] Edep insanın akıl ve kişiliğinin göstergesidir.[21]
Edep üç kısımdır: Allah'ın huzurunda edepli olmak, insanlara karşı edepli olmak ve nefse karşı edepli olmak. Edebin her üç kısmına da sahip olan Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
Rabbim bana edep öğretti ve güzel de öğretti.
Kur'ânı Kerim, insanın manevî sülûk yolunda bulunan engelleri öğreten hidayet kitabıdır. Kur'ânı Kerim'in kıyametten verdiği haberlerden biri, bazı insanların kötü kimselerle arkadaşlık etmemiş olmayı arzulamalarıdır.
Kur'ânı Kerim şöyle buyurmaktadır:
O gün zalim, ellerini ısırıp duracak da ne olurdu diyecek, ben de Peygamberle aynı yolu tutsaydım. Yazıklar olsun bana, ne olurdu filanı dost edinmeseydim. Andolsun beni Kur'ân'dan saptıran, hem de bana tebliğ edildikten sonra saptıran odur; ve Şeytan, insanı yardımcısız, horhakir bir hâlde bırakıverir.[22]
Bir başka ayet şöyle buyurmaktadır:
Dostların bir kısmı, bir kısmına düşman olur o gün, ancak takvalılar müstesnâ.[23]
Yine bir ayet şöyledir:
Ayetlerimize dair münasebetsiz sözlere daldıklarını görünce bir başka bahse girişinceye dek yüz çevir onlardan.[24]
Bir başka ayet de şöyle buyurmaktadır:
Kitapta, Allah'ın ayetlerini inkâr ettiklerini ve onlarla eğlendiklerini duyarsanız, başka bir bahisten söz açıncaya dek onlarla oturmayın, yoksa siz de onlara benzersiniz diye size bir emir indirmiştir.[25]
Bu ayetler, günah ehli ile arkadaşlığın kötü sonuçlarına dikkat çekmektedir. Bu sonuç ise hidayet yolundan sapmak ve uzaklaşmaktır.
Ehlibeyt İmamları da buyruklarında, kötülerle arkadaşlık ve birlikteliğin yıkıcı sonuçlarına vurgu yapmışlardır.
İmam Muhammed Cevad (a.s) şöyle buyurmuştur:
Kötü huylularla birliktelikten sakın. Çünkü o, kınından çıkmış bir kılıç gibidir; görüntüsü güzel ve etkisi kötüdür.[26]
Müminler Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
Kötülerle arkadaşlık, iyiler hakkında kötümserliğe neden olur.[27]
İmam Cafer Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur:
Müslümanın günahkârla, ahmakla ve yalancıyla arkadaşlık etmesi doğru değildir.[28]
Rivayet edildiğine göre Müminler Emiri Ali (a.s), konuşma yapmak üzere minbere çıktığında şöyle buyururmuş:
Müslüman, üç kişiyle arkadaşlık etmez: (Ahlâksızca söylem ve eylemden çekinmeyen) laubali, ahmak ve yalancı.
Laubaliye gelince; yaptığı işi senin için bezer, senin de kendisi gibi olmanı ister, din ve ahiret işinde sana yardım etmez. Onunla arkadaşlığın sonucu zulüm, kalbin katılaşması, utanç ve rezalettir.
Ahmağa gelince; senin hayrını ve iyiliğini düşünmez, senden bir kötülüğü defetmesini bekleyemezsin, sana bir iyilik yapmak için kendisini zahmete düşürse bile bönlüğü sana zarar verir. Onun ölmesi yaşamasından, susması konuşmasından ve uzaklığı yakınlığından daha iyidir.
Yalancıya gelince; onunla yaşamaktan asla memnun olmazsın, senin sözünü başkalarına ve başkalarının sözünü de sana taşır, masal üstüne masal uydurur ve artık doğrusuna bile kimse inanmaz, insanları birbirine düşürür ve kalplerde kin yeşertir.
Öyleyse Allah'tan korkun ve kendinize dikkat edin.[29]
Bazıları, çıkarcılıklarından dolayı her şeyi ve herkesi kendi lehinde kullanmak ister. Bu tür insan önce farklı hile, düzen ve oyunlarla temiz ve saf insanları kendine çeker ve sonra da çirkin emelleri doğrultusunda kullanır.
İlâhî önderler, imanlı insanları bu tür insanlarla arkadaşlık ve birliktelikten her zaman sakındırmış ve bu tür insanların, insanın yücelmesine ve olgunlaşmasına engel olduğuna dikkat çekmişlerdir.
Yüce Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
Kötü biriyle arkadaşlıktan sakın. Çünkü o, bir ateş parçasıdır; ne sevgisi sana yarar sağlar ve ne de ahdine vefa eder.[30]
Bir şiirde şöyle geçer:
Ta tevanî mî gorîz ez yari bed
Yari bed, bedter buved ez mari bed
Mari bed tenha to ra ber can zened
Yari bed ber can o ber iman zened.
Yani:
Gücün yettiğince kötü dosttan kaçın
Kötü dost, kötü yılandan da kötüdür
Kötü yılan, yalnızca bedenine zarar verir
Kötü dost hem canına, hem imanına ziyan verir.
Müminler Emiri Ali (a.s), Maliki Eşter'e hitap ederek şöyle buyurmuştur:
İyilerle kötüler senin gözünde aynı olmamalıdır. Çünkü bu, iyilerin iyiliklere rağbet etmemesine ve kötülerin de yaptıklarını alışkanlık hâline getirmesine neden olur.[31]
Uzak durulması ve kaçınılması gereken kişilerin bazı özellikleri şöyle sıralanabilir:
Kötü arkadaşın en belirgin vasıflarından biri zulüm ve çıkarcılıktır. Böyle alçakça bir huyu olan kimse ile asla arkadaşlık edilmemelidir.
İmam Zeynelabidin (a.s) şöyle buyurmuştur:
Günahkârlar ile arkadaşlıktan, zalimlere yardımdan ve bozguncularla oturup kalkmaktan sakının. Onların fitnesinden kaçının ve konumlarından uzaklaşın.[32]
Müminler Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
Zalimlerin evlerine gitmekten sakın, onlarla arkadaşlık etme, onların yanında çalışma. Sakın onlara uymayasın ve meclislerinde bulunmayasın.[33]
Hiyanet, münafıklığın[34] ve küfrün[35] kaynağıdır ve aynı zamanda da münafıkların ve İslâm düşmanlarının özelliklerinden biridir.
Konu hakkında Hz. Peygamber'den (s.a.a) birkaç hadis:
Bir Müslümana hıyanet eden kimse bizden değildir.[36]
Münafığın üç özelliği var: Konuştuğunda yalan söyler, güvenildiğinde hıyanet eder ve söz verdiğinde vefa etmez.[37]
Hainin alameti dörttür: Allah'a itaatsizlik, komşulara eziyet, dostlara düşmanlık ve azgınlara yakınlık.[38]
Yalan, toplumda fesadın en önemli etkenlerinden biridir. Hadisler, yalanı en çirkin söz[39], en kötü günah[40] ve en kötü huy[41] olarak tanımlamıştır.
İmam Hasan Askerî (a.s) şöyle buyurmuştur:
Bütün kötülükler bir eve bırakılmıştır ve bu evin anahtarı yalan konuşmaktır.[42]
İmam Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyurmuştur:
Şüphesiz ki yalan imanın hüsranıdır.[43]
Yalan konuşan kimse, yalan sözlerinden dolayı halk nezdindeki itibarını kaybeder ve kimse onun konuşmasına değer vermez.
Müminler Emiri Ali (a.s), yalancılarla arkadaşlığın tehlikesi hakkında şöyle buyurmuştur:
Sakın yalancının arkadaşlığından. Çünkü o serap gibidir; uzağı sana yakın ve yakını da uzak gösterir.[44]
Edepsizlik, takva alanında zayıflık, söz taşımak, çıkarcılık, bilgisizlik, korkaklık, alenî günah işlemek, cimrilik, küstahlık, ahlâksızlık, çok beklentili olmak, vefasızlık, lakaytlık... kötü arkadaşın sahip olduğu özelliklerin bazılarıdır.
Kötülerle Arkadaşlığın Sosyal Etkileri
Uygun olmayan kimselerin arkadaş olarak seçilmesi, özellikle de gençlerin dalalete düşmesinde çok etkilidir. Bu tür insanlarla arkadaşlık etmek dine de, dünyaya da zarar verir ve insanı itikadî, siyasî, malî... açıdan yozlaştırır. Kötü arkadaş, özellikle gençlerin bireysel ve sosyal normsuzluklarında çok güçlü bir etkendir.
Gençlik dönemine girme aşamasında olanlar ve gençler arasındaki sosyal bozuklukların sonuçları araştırıldığında, onları yozlaştıran en önemli etkenin kötü kişilerle arkadaşlık olduğu sonucu ortaya çıkacaktır.
Buna göre kötülerle arkadaşlık bireysel, ruhsal ve manevî zararlara neden olduğu gibi, sosyal normsuzlukların da büyük bir bölümü, uğursuz ve şeytanî ilişkilerin ürünüdür. Sigara alışkanlığı, uyuşturucu madde bağımlılığı, cinsel sapmalar, hırsızlığın farklı türleri, terör eylemleri, cinayetler... sağlıksız ve yanlış arkadaşlıkların ürünüdür.
Müminler Emiri Ali (a.s), kötülerle arkadaşlık etmekten şöyle sakındırmıştır:
Alenî olarak günah işleyenlerle ve zalimlerle asla arkadaşlık etmeyin. Çünkü onlar, yapmış oldukları kötülükleri iyi gösterir ve sizi de kendilerine uydurmaya çalışırlar.[45]
Kur'ânı Kerim, kıyamet yolcuları arasında geçen konuşmaların bir bölümünü şöyle aktarmaktadır:
Cennetlerdedir onlar, sorarlar, konuşurlar, mücrimlerin hâlinden. Nedir derler cehenneme sokan sizi? Derler ki: "Namaz kılmazdık, yoksulu doyurmazdık ve boş lâflarla azgınlığa dalanlarla biz de dalardık.[46]
İnsanın bütün hareketleri ve hayat programları olgunluk yönünde olmalıdır. Geçen konularda açıkça görüldüğü gibi günah ehli ile arkadaşlık, insanın ruhunda, davranışlarında ve sözlerinde olumsuz etki bırakır. Bu yüzden insan, öncelikle arkadaş seçiminde gereken dikkati göstermeli ve de her arkadaşlık ilişkisiyle olgunluğu sarsılmayacak türden yerleşik ilkeleri olmalıdır.
Eş seçiminin, iş seçiminin, hayat tarzı edinmenin, arkadaşlık geliştirmenin... manevî olgunluk alanında kendine has etkisi olduğundan dolayı insan ve özellikle de gençler, bütün bu konulara özen göstermelidir.
Sözü edilen kimselerden kurtulmanın iki yolu vardır: İlmî yol ve amelî yol.
1 İlmî Yol:
Bu tür ilişkilerin doğurduğu ve insanı yokluk eşiğine getirdiği kötü ve alçaltıcı sonuçları hakkında insanın düşünmesi ve araştırma yapmasıdır kastettiğimiz şey. Kötülerle arkadaşlığın uğursuz sonuçlarını göz önünde bulundurmak, insanı, bu tür ilişkileri yeniden gözden geçirmeye çağıracaktır. İnsan yüce Allah'ın bahşettiği ihtiyar ve seçim gücünü kullanmalı, gelişmesine ve olgunlaşmasına engel olan her şeyden uzak durmalıdır. Bu, fıtratın ve aklıselimin gereğidir.
2 Amelî Yol:
Bu tehlikeyi defetmenin amelî yolu, mümkün mertebe o insanı aydınlatma ve hidayet etme yönünde gayret etmek ve de kişinin durumuyla uyumlu olan aklî ve duygusal yöntemler kullanarak hataya düşmesini önlemektir. İnsan kendisini böyle bir konumda görmüyor ve bu ilişkiyi sürdürmekle yanlışa düşmekten korkuyorsa, şüphesiz ki akıl ve fıtratın hükmü gereği bu ilişkiyi bitirmelidir. Ancak ruh ve beden bakımından zarar görmeden önce ayrılık hazırlıklarını yapmalıdır.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, kötü arkadaşlarla ilişkiyi birden değil, aşamalı olarak kesmektir. Çünkü hiçbir şey yokmuş gibi ansızın aradaki bağları koparan bir kimse, zarar ve saygısızlık görebilir. Bu zarar ve tehlikeden de korunmak için onlarla birlikteliğini azaltmalı ve bir süre sonra ilişkisini tamamen kesmelidir.
Bu sınırlı ilişkinin dahi din ve dünyasına büyük bir zarar vermesi ve büyük sorunlar çıkarması durumunda, bilirkişilerle danışarak onların direktifleri doğrultusunda ilişkisini hemen ve tümüyle kesmelidir.
Şimdi kötü arkadaştan uzak durmanın yollarını az ve öz olarak, ama daha belirgin ve somut bir şekilde örneklendirelim.
a) Bilgili İnsanlarla Birliktelik
İnsanın başkalarıyla olan ilişkisi ölçüler üzerine kurulmalıdır, bu ölçüleri belirlemek ve edinmek ise bilgi gerektirir. Şüphesiz ki bilgi, her adım ve her hareketin öngereksinimidir. Müminler Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
Hiçbir hareket yoktur ki sen onda bilgiye muhtaç olmayasın.[47]
Yine şöyle buyurmuştur:
Bilgisizi ancak ifrat veya tefrit hâlinde görürsün.
Bilinmelidir ki din âlimleri ve bilgeler, çağımızda peygamberlerin varisleri ve hidayet öncüleridir. Onlar ayetlerin, hadislerin, akıl ve fıtratın hükmü uyarınca canları hidayete girişirler. İslâm dini, gerçek din âlimleriyle ve din alanındaki uzmanlarla ilişki geliştirilmesine ve birliktelik sağlanmasına önemle vurgu yapmıştır.
Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
Âlimlere sorun, bilgelerin arasına karışın ve yoksullarla oturup kalkın.[48]
Bu tür bir ilişki bireysel, sosyal ve siyasî hayatın bütün aşamalarında ve de fikrî, amelî, ahlâkî ve irfanî boyutlarda insanın yüce kişiliğinin oluşum ve şekillenmesinde belirleyici bir etkiye sahiptir.
İlâhî öğreti ve irfan üstadıyla özel bir ilişkinin kurulması gerekliliği, bu yazıya sığmayacak kadar geniş bir konudur.
İnsan, başkalarıyla ilişki kurmaya ihtiyaç duyar ve hatta bunun, yaratılışsal bir gereksinim olduğu da söylenebilir. İnsan bu ihtiyacını temin ederken, olgunluk araç ve basamağı olarak kullanmalıdır, onu. İyilerle arkadaşlık etmek o kadar önemli bir konudur ki, İmam Hüseyin'in (a.s) Aşura ziyaretinde şöyle geçer:
Sizi ve dostlarınızı tanımakla beni şereflendiren, düşmanlarınızla düşmanlık rızkını bana veren Allah'tan dilerim ki, beni dünyada ve ahirette sizinle birlikte kılsın.
Örnek insanî huylara ve olgun ahlâkî erdemlere sahip olan arkadaşlar bulmak zor olduğundan dolayı, dalkavuk ve iki yüzlü insanların oyununa gelmemeye dikkat ederek iyi arkadaşlar aramak gerekir. Çünkü iyilerle arkadaşlık, yalnızlıktan çok daha iyidir. İyi arkadaş bulamayan insanın yalnız kalması, kötülerle arkadaşlık kurmasından daha üstündür.
Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
Salih biriyle arkadaşlık yalnızlıktan ve yalnızlık ise, kötü ile arkadaşlıktan daha hayırlıdır.[49]
Araştırma aşamasında bulunan insan, arkadaşlık yapabileceği uygun kimseyi bulduğunda bazı noktalara dikkat etmelidir:
– Gerekli ölçüde denemedikçe ona itimat etmemelidir. İtimat etmemek, kötümser olmak anlamına gelmez; bilakis bu, durumun gereği ve hatta kutsal bir önlemdir. Arkadaşların nasıl ve ne ile denenmesi gerektiği hususunda hadislerin bildirdiği bazı ölçüler vardır ve onların bazıları şöyledir: Namazı ilk fazilet vaktinde kılmak, hayırsever olmak, doğru konuşmak, hakkı söylemek, affedici ve bağışlayıcı olmak, sır saklayıcı olmak, acıyı paylaşmak ve kötü günlerde yalnız bırakmamak... Bu durumlar, özellikle yolculukta ve acı günlerde daha iyi teşhis edilebilir.
– Arkadaşlık haklarını tamamıyla gözetmek.
– Onun hiçbir söz ve düşüncesini ölçmeden, biçmeden kabul etmemek ve arkadaşlığın hiçbir alanında aşırılığa gitmemek.
– Arkadaşlığa başlarken karşılıklı beklentileri azaltmak. Çünkü imkânsızlık nedeniyle bazı beklentileri karşılayamamak, soğumaya ve uzaklığa neden olabilecektir.
Şimdi bu noktalara dikkat çeken bazı hadisleri gözden geçirelim:
İmam Cafer Sâdık (a.s):
Sakın arkadaşına sonsuz derecede güvenme.[50]
İmam Ali (a.s):
Her şeyin yenisini, ancak arkadaşların en eskisini ve arkadaşlığını sınavla kanıtlayanını seç.[51]
İmam Ali (a.s):
Dostunu ihtiyatla sev; çünkü bir gün düşmanın olabilir.[52]
İmam Ali (a.s):
Denemeden önce dostuna güvenme.[53]
Arkadaşlığın çok hassas ve çok önemli rolü olduğundan dolayı gerekli bilgi ve tecrübeye sahip kimselerin görüş ve tavsiyelerini almak çok faydalı olacaktır. İstişare, arkadaş bulmada insana yardımcı olabileceği gibi, arkadaşlığın niteliğini ve sağlıklılığına güveni kontrol altında tutmada da çok önemlidir.
Arkadaşlar arasında sorunların çıkması durumunda, bilinçli ve bilge insanların görüşlerine baş vurmak faydalı ve sorunları çözümleyici olabilecektir. Bu bağlamda dikkat edilmesi gereken şey, istişare edilen ve görüşlerine baş vurulan kişilerin durum ve konudur.
Ehlibeyt'ten rivayet edilen hadisler, istişarenin çok önemli bir konu olduğu yönündedir.
Yüce Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
İstişare eden bir kul asla bedbaht olmaz.[54]
Müminler Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
İstişareden daha güvenilir destek olmaz.[55]
Yine şöyle buyurmuştur:
İstişare eden kimse başarı yönündedir.[56]
d) İyiliği Buyurmak ve Kötülükten Sakındırmak
İnsan, arkadaşının kötü ve yanlış davranışlarının bilgisizlikten kaynaklanması durumunda, insanî sorumluluğunun ve arkadaşlığının gereği olarak iyiliği buyurmalı ve kötülükten sakındırmalıdır.
Güzelliğe ve temizliğe davet ve de pislikten uzaklaştırma, doğru ve şartlarına uygun olarak yapılırsa, çoğu durumlarda günahkârın kurtulmasına neden olacaktır. İyiliği buyurmak ve kötülükten sakındırmak, gerçekleştiği alan oranında toplumun oluşumuna katkı sağlayacaktır.
İyiliği buyurmak ve kötülükten sakındırmak, insan hayatının bütün aşamalarında yapıcı olduğundan dolayı din ağacının sağlam dallarından sayılmıştır.
Bu iki ilâhî farizayı yerine getirmek, dünya cennetinin şekillenmesine neden olacaktır. Çünkü bu, dinî bir toplumda insanın emniyet, huzur, gelişme ve kalkınmasını en güzel şekilde temin edecektir.
Peygamberlerin en önemli mesajlarından biri, maddî ve manevî hicrettir. Hicret sayesinde insan, hak yolunda ilerleyebilir; mutlak aşk ve hakikat kapısını aralayabilir. İnsan günahtan ve hakka itaatsizlikten kurtuluşa hicret etmelidir.
Yüce Allah hüccetini tamamlamış ve hicret imkânlarını tümüyle insanın yetkisine bırakmıştır. İnsan manevî hicretle itaatsizliğin, büyüklenmenin ve nefsperestliğin her türünden kendini kurtarabilir.
Bu bağlamda aktarılan bir hadis şöyledir:
Muhacir, kötülüklerden hicret eden kimsedir.[57]
İmam Humeyni (r.a), "Allah yolunda yurdundan göçen, yeryüzünde barınacak birçok yerler bulur, ferahlığa erer ve kim, Allah ve Peygamberi uğrunda evinden çıkıp hicret eder de sonra ona ölüm gelip çatarsa onun ecri Allah'a aittir ve Allah suçları örter rahîmdir."[58] ayetinin bir anlamının da manevî hicret olduğunu açıklamıştır.
İmanlı insan, kendisini uygunsuz bir ortamda bulduğunda ve uygunsuz kişiler arasında gördüğünde, onları hidayet etme gücüne sahipse, öncelikle sorumluluğunun gereği olarak bunu yapmalı, iyiliği buyurmanın ve kötülükten sakındırmanın aşamalarına göre hareket etmelidir. Hidayet etme gücüne sahip olmaması durumunda ise, o bozuk çevreden kendisini kurtarmalıdır.
İnsan, kendisini ciddi olarak tehdit eden böyle bir çevre ve ortamdan kurtulmak için bazen yerindenyurdundan ayrılmalı ve hicret etmelidir. Herkes, ilk aşamada kendisini pisliklerden ve kötülüklerden kurtarmakla görevlidir.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Ey inananlar, siz, kendinize bakın; doğru yolu buldunuzsa sapık kişi, size bir zarar veremez.[59]
İnsan, kendisine bırakılan büyük görev ve sorumluluğu yerine getirmekle yükümlü olduğundan dolayı bu doğrultuda karşılaşabileceği her türlü engel karşısında mücadele etmelidir. Bu mücadelenin bir örneği de hicret etmektir. Kur'ânı Kerim, işledikleri günahlar hakkında bahane getirenlere şöyle buyurmaktadır:
Melekler, nefislerine zulmedenlerin canlarını alırken ne hâldeydiniz derler. Onlar da, yeryüzünde derler, âciz kişilerdik biz. Melekler, Allah'ın yeri geniş değil miydi derler, siz de hicret edeydiniz. İşte onlardır yurtları cehennem olanlar ve orası, ne de kötü bir yurttur.[60]
Ortamı değiştirmek, pekala ruhsal ve eğitsel açıdan hayat tarzının değişmesine neden olabilecektir. Çünkü insan, kendisini yeni topluma uydurmaya çalışacaktır.
Buna göre günahtan, bozuk ortamdan ve kötü kişilerden hicret etmek bir gerekliliktir. Her ne kadar yuvayı terk etmek ve akrabalardan ayrılmak acı ve zor bir durumdur, ancak bu hicrette büyük bir mükâfatın yattığı unutulmamalıdır. Çünkü bu, olgunluk yönünde atılan bir adımdır ve kurtuluşa neden olur.
İnsanın, imanını koruyamadığı, dininin hüküm ve yasalarını öğrenemediği için hicret ettiği yere tekrar dönmesi, hadisler açısından büyük günahlardan biridir.
Arkadaş seçmenin yollarından bir diğeri mescide sığınmaktır. Sürekli ve programlı olarak mescitte bulunmak, kötülerden uzaklaşma ve iyilerle yakınlaşma sağlayacaktır.
Mescit, her boyutuyla dini savunma siperidir. Bu siperde bulunan kimse ruhsal, fikrî, ahlâkî ve amelî afetlerden korunacaktır.
İmam Humeyni (r.a) mescit hakkında şöyle buyurmuştur:
Mescit siperdir ve siperleri koruyun.
Kötü arkadaşlardan kurtulmanın başka yolları da vardır. Allah erleriyle manevî bağ oluşturmak, dua etmek ve Ehlibeyt'ten yardım dilemek sayesinde iyi dostlar bulmak, kötü arkadaş tuzağından kurtulmada etkili olabilir.
Yüce Allah'tan acizâne diliyoruz ki, kendi evliyası ve erleriyle arkadaşlık nimetini bizlere de inayet buyursun.
[1]- Gureru'l-Hikem, s.153
[2]- Gureru'l-Hikem, s.160
[3]- Gureru'l-Hikem, s.724
[4]- Nehcü'l-Belâğa, Hikmetli Sözler, hadis: 26
[5]- Gureru'l-Hikem, s.763
[6]- Kenzü'l-Ummal, c.9, s.21
[7]- Kenzü'l-Ummal, c.9, s.8
[8]- Sefinetü'l-Bihar, c.2, s.27
[9]- Düşünce ve ahlâk bakımından yüzeysel bir seviyede olan veya daha aşağıda bulunan kimseleri bilgilendirmek ve hidayet etmek kendi yerinde geçerli olan bir sorumluluktur. Burada anlatılmak istenen şey, gelişme ve olgunluk düşüncesinde olan kimsenin daha olgun aşamalarda bulunanalarla arkadaşlık bağı kurması konusudur. Bu da, başkalarını hidayet etme ve aydınlatma gerekliliği ile çelişmemektedir.
[10]- Biharu'l-Envar, c. 72, s. 276
[11]- Nehcü'l-Belâğa, 198. hutbe
[12]- Usul-u Kafî, c.2, s.106
[13]- Biharu'l-Envar, c. 74, s. 189
[14]- İmam Ali (a.s): "Akıldan daha faydalı bir güç yoktur." (Biharu'l-Envar, c.1, s.95)
[15]- İmam Ali (a.s): "Hiçbir zenginlik akıl gibi olmaz." (Nehcü'l-Be-lâğa, hikmetli sözler, hadis: 51)
[16]- Yüce Allah Resulü (s.a.a): "Allah, akıldan daha değerli bir şey ver-memiştir kullarına." (Usul-u Kafî, c.1, s.12)
[17]- Usul-u Kafî, c.1
[18]- İmam Ali (a.s): "Edepli olmak kişinin olgunluğudur." (Mizanu'l-Hikme, c.1, s.66)
[19]- "Şüphesiz insanın güzel edebe olan ihtiyacı, altın ve gümüşe olan ih-tiyaçtan daha fazladır." (Gurer ve Dürer, s.342)
[20]- İmam Ali (a.s): "Hiçbir miras edep gibi olamaz." (Nehcü'l-Belâğa, hikmetli sözler, hadis: 51)
[21]- İmam Ali (a.s): "Edebi olmayan kimsenin aklı da olmaz." (Gurer ve Dürer, s.846)
[22]- Furkan, 27-29
[23]- Zuhruf, 67
[24]- En'âm, 68
[25]- Nisâ, 140
[26]- Biharu'l-Envar, c.74, s.195
[27]- Usul-u Kafî, Günah Ehli İle Arkadaşlık babı, c.2, hadis: 1
[28]- Vesailu'ş-Şia, c.11, s.506
[29]- Usul-u Kafî, Günah Ehli İle Arkadaşlık babı, c.2, hadis: 6
[30]- Kenzü'l-Ümmal, c.9, s.45
[31]- Nehcü'l-Belâğa, 53. mektup
[32]- Tuhefu'l-Ukûl, s.183
[33]- Sefinetu'l-Bihar,: c.2, s.108
[34]- İmam Ali (a.s): "Munafıklığın başı hiyanettir." (Müstedrekü'l-Vesâil, c.2, s.506)
[35]- İmam Ali (a.s): "Küfrün başı hiyanettir." (Müstedrekü'l-Vesâil, c.2, s.506)
[36]- Vesailu'ş-Şia, c.8, s.570
[37]- Tuhefu'l-Ukûl, s.9
[38]- Tuhefu'l-Ukûl, s.17
[39]- İmam Ali (a.s): "En çirkin söz yalandır." (Nehcü'l-Belâğa, 83. hutbe)
[40]- İmam Ali (a.s): "En çirkin iş yalandır." (Gurer ve Dürer, s.175)
[41]- İmam Ali (a.s): "En kötü ahlâk yalan ve ikiyüzlülüktür." (Gureru'l-Hikem, s.443)
[42]- Biharu'l-Envar, c.72, s.263
[43]- Sefinetü'l-Bihar, c.2, s.473
[44]- Vesailu'ş-Şia, c.12, s.33
[45]- Şerhu Nehci'l-Belâğa, İbn Ebi'l-Hadid, c.20, s.369
[46]- Müddessir, 40-45
[47]- Biharu'l-Envar, c 74, s.268
[48]- Tuhefu'l-Ukûl, s.34
[49]- Biharu'l-Envar, c.74, s.189
[50]- Biharu'l-Envar, c.74, s.173
[51]- Gureru'l-Hikem, s.128
[52]- Nehcü'l-Belâğa, hikmetli sözler, hadis: 268
[53]- Gureru'l-Hikem, s.805, hadis: 95
[54]- Nehcü'l-Fesaha, hadis: 1637
[55]- Vesailu'ş-Şia, c.1, s.424, hadis: 2
[56]- Vesailu'ş-Şia, c.1, s.424, hadis: 5
[57]- Usul-u Kafî, c.2, s.235
[58]- Nisâ, 100
[59]- Mâide, 105
[60]- Nisâ, 97