Konuştuklarımızın Etkisi ve Dilin Kontrolü

 Konuştuklarımızın Etkisi ve Dilin Kontrolü

Üstad S. Mehdi Seidî

 

Rivayetlerde nakledildiğine göre, İmam Hüseyin (a.s) Kerbela’da Yezid’in askerleri karşısında durarak şöyle seslenmiştir:

“Yok mu bana yardım edecek biri?”

Biz bu sözü, İmam Hüseyin’in Aşura gününde Yezid’in askerlerine söylediğini zannediyoruz. İçinde bulunduğumuz zamanla ya da bizimle bir ilgisi olmadığını düşünüyoruz. Aslında böyle değil.

İmam Hüseyin, savaş halinde iken yardım isteyerek Yezid askerlerini uyarıp, uyandırarak bu büyük günahtan kurtarmaya çalışıyordu, aslında onların cennetlik olmasını istiyordu.

İmam Hüseyin’in bu uyarısı orada bulunan binlerce insanın içinden sadece birkaç kişi üzerinde etki bıraktı. Bunlardan biri de Hürr idi. Hür, bu cümleyi duyduğunda bedeni titredi. Hürr’ün Yezid’in ordusundan ayrıldığını görenler, “Ne yapıyorsun?” diye sordular. Hür, “Ben kendimi cennet ile cehennem arasında görüyorum” dedi.

Peki şimdi bulunduğumuz bu çağda, acaba zamanımızın imamı olan İmam Mehdi bizden yardım istemiyor mu?

İmam-ı Zaman’ı görenlerin naklettiğine göre İmam, “Benim zuhurum için çok dua edin” diye buyurmuştur. İmam’ın zuhuru için dua etmek, ona yardım etmek manasına geliyor.

Aslında şimdi İmam Mehdi de hergün ve heran ceddi İmam Hüseyin’in çağrısını yenilemektedir ve “Bana yardım edecek kimse yok mu?” diye buyurmaktadır.

Peki, biz nasıl bu yardım çağrısına cevap verebiliriz?

İmam Hüseyin savaş halinde iken yardım istedi. Oysa şimdi ki zahiri bir savaş yoktur, İmam Mehdi bizi savaş desteğine davet etmiyorsa neye davet etmektedir?

Her an heva ve hevesimiz ile yapmış olduğumuz savaşa davet etmektedir.

İmam-ı Zaman’ın yardım çağrısı hem kendimiz için ve hem de İmam’ın zuhuru içindir.

Yani siz günah işlemezseniz, dua ederseniz ve dilinize sahip çıkarsanız, amellerinize dikkat edip, bedeninizin uzuvlarına sahip çıkarsanız, Allah benim zuhurumu çabuklaştıracaktır.

Özellikle dil. Gaybet döneminde müminlerin en fazla zarar gördüğü konuların başında dil gelmektedir.

Gaybet asrında İmam-ı Zaman’a yardım etmek istersek en önemli konu dildir.

Yüce Allah, Kuran-ı Kerim’de Ahzap suresinin 70 ve 71. ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:

 

يا أَيُّهَا الَّذينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَ قُولُوا قَوْلاً سَديداً . يُصْلِحْ‏ لَكُمْ‏ أَعْمالَكُمْ وَ يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَ مَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَ رَسُولَهُ فَقَدْ فازَ فَوْزاً عَظيماً 

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğru söz söyleyin ki, Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah’a ve Resûlüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.”

 

Allah-u Teala eğer siz doğru konuşursanız, Allah sizin amellerinizi düzeltir diye buyurmuştur. Neden biz yaşadığımız bu dönemde dilimize sahip çıkmalıyız, herşeyi söylememli ve her aklımıza geleni de dilimize hemen aktarmamalıyız; zira Allah, “Siz dilinize sahip çıkarsanız ben de sizin amellerinizi düzeltirim ve sizin günahlarınızı bağışlarım” diye buyuruyor.

Bu çağda ve geçmiş gelecek çağlarda insanlar dillerinden çok zarar görüyor ve göreceklerdir de. Bir yönetici layık olmadığı halde bir yalan ile belli bir yere geliyor yahut konumunu yükseltiyor, fakat bu yalan onun peşini bırakma, daha sonra işler içinden çıkılmaz bir hal almaya başlıyor.

Rivayette pahalılık ve depremr gibi felaketlerin sebeplerinden biri de hükümetlerin günahlarına bağlanmıştır. Yöneticiler yalan ile makamını yükseltirse bunun sonucunda mutlaka pahalılık da gelecektir, başka felaketler de halkı bulacaktır.

Ne olursa olsun insanın konuşması ve sözleri doğru olmalıdır.

Eğer insan, doğru konuşursa Allah onun amellerini düzeltecektir, günahlarını bağışlayacaktır. Allah’a ve Resul’üne itaat ederse en büyük saadete ulaşacaktır.

Allame Tabatabaî şöyle buyuruyor: Allah doğru konuşan kişilerin amellerini düzelteceği ve günahlarını bağışlayacağını buyurmasında ki sebep şudur: İnsanın nefsi, doğru konuşmaya alışır ve doğru konuşmayı asla terketmezse o kişi artık yalan konuşmaz; sadece yalan değil boşu boşuna da konuşmaz. Fesada sebep olacak şeyler de konuşmaz. Bu durum insanın bir karekteri ve sıfatı halini aldığında, insan tüm günahlardan (büyük yada küçük günahlardan) sakınmış olur.

Yüce Allah buyuruyor, siz kendinizi büyük günahlardan koruyun küçük günahlarınızı ben bağışlarım.

Evet, doğru konuşmak insanı böyle saadete ulaştırır.

Örneğin Ebû Zer doğru konuşan bir insandı. Peygamber, Ebû Zer’e beni bu evden çıkar diye buyurdu. Ebû Zer, Peygamber’in isteğini yerine getirdi. Peygamber’i bir çuvalın içinde bir vasıta ile evden çıkardı. Kureyş askerleri ellerinde kılıçlar ve sopalar ile Ebû Zer’e yaklaştılar,Ebû Zer’e “Bu çuvalda ne var?” diye sordular.

Ebû Zer, kendi kendine, “Ben her ne söylersem söyleyeyim bunlar araştıracaklar ve diğer taraftan da insanın kurtuluşu doğruluktadır helak olması ise yalandadır” diye düşündü ve sonra, “Çuvalın içinde Allah’ın Peygamberi var” dedi.

Kureyşli askerler, “Ebû Zer bu durumda bile bizimle alay ediyor. Bize asla Peygamber’in yerini göstermez” dediler ve Ebû Zer’in gitmesine izin verdiler.

Ebû Zer, Peygamber’i Mekke’nin dışına çıkardıktan sonra Allah Resulü, Ebû Zer’e şöyle sordu: Ey Ebû Zer! Nasıl oldu o tehlikeli durumda doğruyu söyleyebildin?

Ebû Zer: Her ne kadar kendime yalan söylemek için baskı yaptıysam da yalan bilmediğimi gördüm!

O zaman Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: “Gökkubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebû Zer'den daha doğru sözlü kimse yoktur.”

Doğru konuşmanın etkisi şudur: Sürekli doğru konuşan birisine Allah yardım eder ve insanın büyük günahlar işlemesine izin vermez. İnsan doğru konuşmaya adet edinirse ve bunu ruhunda bir sıfat haline dönüştürüşe; günaha bakamaz, günah şeyler duymak istemez. Sadece doğru şeyler yapmak ister.

Allah buyuruyor eğer doğru konuşursanız sizin amellerinizi ıslah ederim ve sizin büyük günahlar işlemenize engel olurum. Siz daha büyük günahlar işlemezseniz Allah diğer günahlarınızı da bağışlar. Ve Allah sizi büyük saadete ulaştırır.

Biz insanlar dilimizi korursak ıslah olabiliriz. Evet zor ama bunun için bir programa ihtiyacımız var. Örneğin Selman-i Farsi ağzına küçük bir taş koyardı. Ne için? Konuşmak istediğinde ona engel olması için. Bazı büyüklerimiz hatalı konuşmasının ardından konuşması vacip olan yerler dışında 1 yıl konuşmayarak kendisini cezalandırırdı. Eğer biz de bu yolda yürümek istersek bir programımız olmalı. Bir çizelge hazırlamalı ve saatleri yazmalıyız. Her saat başı geçen saatte ne konuştuğuna baksın. Bir saat boyunca konuştuğu sözler doğru muydu? Yoksa yanlış- yalan mı? Eğer yanlış veya yalan konuşmuşsa tövbe ederek gelecek diğer saatte tekrar etmemelidir. Bu işlem, süzgeçten geçirmek demektir. Bu şekilde yapılırsa insan kendini zamanla korumuş olur.

Eğer insan saat başı kendisini- dilini muhasebe edeceği (hesaba çekeceği) idrakına sahip olursa, her saat kendisini hesaba çekerse ve yalan konuşmalarından tövbe ederse; yavaş yavaş doğru konuşmaya ve doğru ameller yapmayı alışkanlık haline getirir. Bu durumda kötü şeyler yapması mümkün olmaz. İnsanda bu sıfatın oluşması için alıştırma yapması gerekir. Tıpkı yeni okula başlayan bir çocuğun okuma yazma öğrenmesi için yaptığı alıştırmalar gibi.

Bizler de kendimizi doğru konuşmaya alıştırmak için sürekli alıştırma yapmamız gerekir. Doğru konuşmayı adet etmek isten bir insan yavaş yavaş bunu öğrenecektir.

Zeki insanlar konuşmadan önce düşünenlerdir. Yani söz ağzından çıkmadan önce düşünür. “Bin defa düşün bir defa konuş.”

İmam Ali şöyle buyurmaktadır: “Söz ağızdan çıkana kadar senin esirindir. Çıktıktan sonra ise sen onun esiri olursun.“

İnsan bazen bir sözünün yıllarca esiri oluyor, temizlemek istese de temizleyemiyor. İnsan konuştuklarıyla kendisini hapise düşürüyor, sonrasında da kurtulamıyor. Bir cümle değil ki milyonlarca cümle konuşuluyor. Bir hafta insan kendisini imtihan etsin. Tıpkı kilolu insanların diyet tutması gibi bu da dilin diyetidir.

Sadece insan diline sahip olsa Allah diğer amellerini düzelteceğine söz vermiştir. İnsan her saat başı dilini hesaba çekse sonrasında konuşmadan önce düşünmeye başlayacaktır. Herkesin birbiri hakkında konuşulduğu bir toplulukta kişi konuşmak istese bile içerisinde ki melek o kişiye “Konuşma bu gıybettir” diye ilham edecek ve kişi gıybet etmeyip konuşmaktan uzak duracaktır.

Eğer doğru konuşmak insanda sıfat haline gelirse tüm dünyayı, altın ve mücevheratı yalan söyleme karşılığında verseler bile kişi yalan sözü ve gıybeti kabul etmez. “Ahiretimi ve amellerimi yok edecek sözden uzak dururum” diyecektir.

Ağzımızdan çıkan sözün doğru olup olmadığına mutlaka bakmalıyız. Eğer insanlar, yöneticiler ve halk dillerine hakim olsalardı, doğru konuşmaya dikkat etselerdi dünya gülistan olurdu. Allah nimetlerini gösterirdi, yağmur yağardı, pahalılık olmazdı, İmam-ı Zaman zuhur ederdi; ama dil bırakmadı.

Şimdi, kim ne yaparsa yapsın biz kendimize dikkat etmeliyiz. Biz kendi dilimize sahip çıkabiliriz, kimse bize zorla yalan söyletemez yahut gıybet ettiremez. İnsanlar birbirlerini etkiliyorlar, ama biz kendi dilimize sahip çıkabiliriz.

Ayetullah Behçet şöyle buyuruyor: İnsanın söylediği söz doğru bile olsa eğer ses tonunu ayarlayamıyorsa yüksek sesle söylüyorsa bu günah olur. Normal bakışta sorun yok ama korkutmak için gözlerini ağartarak bakmak da günahtır.

Değerli dostlardan birisi ile birgün yolda ilerliyorduk, ben bir kişi hakkında ona bir soru sordum, tam cevap vermek istediğinde bir arı ağzının etrafında dönmeye başladı, konuşmasına engel oluyordu. Arıyı eliyle kovdu, sözüne devam etmek istedi ama arı tekrar ağzının etrafında dönüp duruyordu.

O arı Allah’ın memuruydu, o memur hem beni hem de arkadaşımı ve hakkında soru sorduğum kişiyi korudu.

O arkadaşım dedi: Seidi bu konuşmamız doğru bir konuşma değil, Allah bu konuda konuşmamızı istemiyor.

Eğer dikkat edersek, Allah’ın kulu olursak Allah bir vesile ile yardım eder, izin vermez.

Biz bazen çok yanlış düşünüyoruz ve maalesef tevhidi anlamamışız. Allah her yerdedir.

Her şeyi ince ince hesaplıyoruz bir kez de dilimizi hesaba çekelim. Bu dil bizim dilimiz onu serbest bırakmamalıyız, ben ne zaman istersem dil o zaman konuşmalı, ben bu dilin sultanıyım benden izinsiz konuşmamalı.

Yine rivayette vardır ki tüm beden uzuvları dilden şikayetçi olur. Örneğin dil, yanlış bir söz ile sahibini hapse sokuyor, onunla birlikte tüm uzuvlar da hapse giriyor.

Hz. Ali buyuruyor, insan hafızası zayıftır mutlaka kendisini yazarak hesaba çekmelidir. Kötülük bir insanın vücudunda sıfat olursa, Allah ona kurtuluş sebebi vermeyecektir.

Birkaç defayla doğru konuşmak sıfat haline gelmez çok fazla zaman harcamak ister çok çalışmak ister ki kişinin vücudunda sadece güzellik ve doğruluk var olması gerekir tıpkı çeşmeden akan temiz su gibi.

Biz ancak alıştırma yaparak dilimize sahip çıkabiliriz; ama kendi başına bırakırsak dil her şeyi konuşabilir. Her saat başı kendimizi hesaba çekelim örneğin 8-9 saatleri arasında ne konuştum, nerede yanlış konuştum nerede yalan söyledim. Tövbe edip diğer saatlerde de aynı şekilde devam edelim.

Her şey Allah’ın elindedir, kendimizi tamamen Allah’a bağlayalım.

YORUM EKLE