Miraç
Soru
Size Miraç hakkında birkaç soru sormak istiyorum:
1. Miraç nedir?
2. Hz. Muhammed’in (s.a.a) dışında miraca giden peygamber var mı? İmam Sâdık’tan (a.s), Peygamberimiz’in (s.a.a) 120 kere miraca gittiği rivayet edilmiştir. Peygamberimiz’in kaç kere miraca gittiği ve bayramını yaptığımız zamanı konusundaki ihtilaflar, ayrıca Peygamberimiz’in miraca gittiğinde neler gördüğü, dönüşünün nasıl olduğu ve döndüğünde neler yaptığı hakkında bilgi verir misiniz?
Kısa Cevap
Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Rivayet ve tefsirlerde ise Peygamberimiz’in (s.a.a) fiziki olarak Mekke’den Beytu’l-Mukaddes’e gitmesine, oradan göğe çıkmasına, sonra da tekrar Mekke’ye dönmesine miraç denmektedir. Rivayetlerden anlaşıldığı kadarıyla Resulullah’ın (s.a.a) dışında herhangi bir peygamber miraca gitmemiştir. Sadece Hz. Süleyman, Hz. İdris ve Hz. İsa gibi peygamberler miracın bazı merhalelerinin benzerini yaşamışlardır. Yine rivayetlerden Peygamberimiz’in (s.a.a) miraca bir kere gittiği anlaşılsa da farklı özelliklerde defalarca miraca gittiği de söylenebilir.
Miracın zamanı konusunda rivayetler değişik olsa da hangisinin doğru olduğu konusunda kesin bir şey söyleyemeyiz. Kesin tarihi bilmemek, benzeri birçok olayda olduğu gibi burada da böyle bir şeyin gerçekleşmediği manasına gelmez.
Peygamberimiz (s.a.a) miraçtan sonra direkt olarak Mekke’ye dönmüş, bu önemli olayı Kureyşliler’e anlatmış ve onu delillerle ispat etmiştir. Ayrıca nübüvveti boyunca miraçta gördüklerinden söylenebilecek olanları sade bir şekilde insanlara anlatıyordu. Onların çoğu rivayet ve tefsir kitaplarında kaydedilmiştir.
Ayrıntılı Cevap
Sorunuza cevap verebilmek için önce onu bölümlere ayıracak, sonra incelemeye alacağız:
1. Miraç nedir ve İslami metinlerde nasıl kullanılmıştır?
2. Peygamberimiz’in (s.a.a) dışındaki peygamberlerden miraca giden var mı yoksa bu konu yalnızca Resulullah’a (s.a.a) mı özgüdür?
3. Peygamberimiz (s.a.a) kaç kere miraca gitmiştir?
4. Miraç tam olarak ne zaman gerçekleşti?
5. Peygamberimiz (s.a.a) miraçta neler gördü?
6. Peygamberimiz (s.a.a) miraçtan nasıl döndü ve döndükten sonra neler yaptı?
Şimdi bunları sırasıyla ele alalım:
1. Miraç, Arapça’da göğe çıkmak için kullanılan vasıta demektir. Bu dilde merdivene de miraç denilmektedir.[1]
Kur’an-ı Kerim, İsra Sûresinin birinci âyetinde Resulullah’ın (s.a.a) mucizevî bir şekilde Mescidu’l-Haram’la (Mekke) Beytu’l-Mukaddes (Mescidu’l-Aksa) arasındaki uzak mesafeyi Allah’ın yardımıyla bir gecede gittiği anlatmaktadır. Bu yolculuk daha uzun bir yolculuğa, yani göklerde dolaşmaya ve ilahi âyetleri görmeye hazırlık olmuştur. Olayın ikinci kısmı Necm Sûresinin ilk âyetlerinde anlatılmıştır.
Bununla birlikte miraç kelimesi Kur’an’da geçmemiş, bu kelime rivayetlerde ve söz konusu âyetlerin tefsirinde Leyletu’l-Miraç (Miraç Gecesi) şeklinde geçmiştir. Ona böyle bir ad verilmesi Peygamberimiz’in (s.a.a) bu yolculukta Burak adlı bir bineğe bindiği için olabilir.[2]
Kısacası biz ne zaman burada bu kelimeyi kullansak maksadımız Peygamberimiz’in (s.a.a) bu güzel ve mucizevî yolculuğu olacaktır.
2. Bu mucizenin Peygamberimiz’le (s.a.a) sınırlı olup olmadığı konusuna gelince, aklî ve dinî ölçülere göre diğer peygamberlerin de Allah’ın yardımıyla mucize hızıyla yerde ve gökte hareket etmelerine ve Allah’ın âyetlerini görmelerine herhangi bir engel yoktur. Ancak Kur’an-ı Kerim’den ve sahih rivayetlerden bu şekilde göğe çıkıp sonra ümmetinin içine dönerek tebliğine devam eden hiç bir peygamberin olmadığı anlaşılmaktadır.
Bazı âyetlerde, Hz. Süleyman’ın (a.s) rüzgarın vasıtasıyla süratle dünyanın çeşitli yerlerine gittiğinden[3] veya Hz. İdris (a.s)[4] ve Hz. İsa (a.s)[5] gibi peygamberlerin göğe yükseldiklerinden bahsedilmektedir. Ama yukarıda da değindiğimiz gibi bunların hiç biri Peygamberimizin (s.a.a) miracına tam olarak benzememektedir. Zira Hz. Süleyman’ın (a.s) yolculuğu yeryüzünde idi. Hz. İdris (a.s) ve Hz. İsa (a.s) ise göğe yükseldiler ama dönmediler. Şia rivayetlerine göre Hz. İdris (a.s) gökyüzünde vefat etmiş[6], Hz. İsa (a.s) ise hala gökte olup Hz. Mehdi’nin (a.s) zuhurunu ve ona yardım etmeyi beklemektedir.[7]
3. Allah’ın kuluna ve resulüne böyle bir mucizeyi defalarca verebileceğine inanıyorsak da miraçla ilgili âyetlerden ve rivayetlerin tamamına yakınından bu özellikteki bir miracın Peygamberimiz’in (s.a.a) yaşamında bir kere gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Allah Resulü’nün (s.a.a) miracının iki kere veya 120 kere gerçekleştiğini söyleyen rivayetlere[8] gelince bunlar hakkında diyoruz ki:
a) Böyle rivayetlerin sayısı az olup dolaylı ve açık şekilde miracın bir kere gerçekleştiğini söyleyen rivayetler karşısında zayıf kalmaktalar.
b) Söz konusu az sayıdaki rivayetlerin senetleri de fazla muteber değildir. Örneğin birinci rivayetin senedindeki Ali bin Ebi Hamza denen kimse zayıf biridir[9]; Kasım bin Muhammed denen kişi ise Vakıfî’dir.[10] İkinci rivayetin senedinde ise Seleme bin el-Hattap gibiler vardır. Rical ilmi âlimleri onun rivayet nakletmede zayıf olduğunu söylüyorlar.[11]
c) Bununla birlikte Peygamberimiz’in (s.a.a) fiziki miracının bir kere ama manevî miracının defalarca olduğunu söyleyebiliriz. Miracın tekrarlandığını söyleyen rivayetler ruhani miraçlara işaret etmektedir. Hatta bunların peygamberlerin dışındaki kimseler için de gerçekleşebileceğini söyleyebiliriz. Nitekim namazın müminin miracı olduğunu belirten rivayetler vardır.[12]
4. Hatırlatmak gerekir ki, birçok tarihi olayın kendisine, öğretilerine, ibretlerine dikkat etmek onun zamanını tam olarak bilmekten çok daha önemlidir. Zaman ve mekana haddinden fazla önem vermek asıl olaydan bir tür uzaklaşmak demektir. Belki de bu yüzden Allah, Kur’an’da bir çok peygamberin adını ve yaşamını zikrederken hiç birinin doğum, risalet ve vefat tarihini tam olarak vermemiş, birinin dışında[13] hiç bir peygamberin peygamberlik süresini zikretmemiştir.
Kaldı ki miraç, henüz İslam’ın temellerinin zayıf olduğu ve İslam tarihinin yazılmaya başlanmadığı dönemde gerçekleşmişti. Bu yüzden miracın zamanı konusunda Müslüman tarihçiler arasında görüş birliği yoktur. Kimilerine göre risaletin 10. yılında, kimilerine göre Ramazan’ın 16’sını 17’sine bağlayan gece, kimilerine göre de risaletin başlarında gerçekleşmiştir.[14] Bundan dolayı miracı kutlamak istediğinizde bu tarihlerden birini, hatta başka bir tarihi bu amaç için seçebilir ve o tarihte onu ele alıp inceleyebilirsiniz. Bunun başka bir tarihte olmasının sakıncası yoktur.
5. İsra Sûresinin 1. âyetine göre miracın hedefi ilahi âyetleri Peygamber’e (s.a.a) göstermektir. Kur’an, yerde ve göklerde ne varsa tümünün, hatta insanların bile Allah’ın âyetleri olduğunu vurgulamaktadır.[15] Buna göre Allah miraçta yalnızca normal âyetleri değil, onların yanı sıra çok büyük âyetleri Peygamber (s.a.a) gibi onları idrak edebilecek birine göstermek istemiştir. Allah bu âyetleri “Allah’ın büyük âyetleri” diye nitelemiştir.[16]
Biz idrak edemeyeceğimiz için, Peygamber’in (s.a.a) orada yaşadıklarının tümünü söylemediği kesindir. Ama birçok rivayette orada yaşadıklarının bir kısmı anlatılmıştır. Ancak Müslümanlar olayın aslını kabul etmelerine karşın malesef hadis yazmada meydana gelen duraklamadan dolayı bu alanda çeşitli ve bazen de çelişkili rivayetler karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden Şeyh Tabersî bu alandaki rivayetleri dört kısma ayırmış, her kısma örnekler getirerek onlar hakkında nasıl bir görüşe sahip olmamız gerektiğinin yolunu göstermiştir:
1. Kısım: Bu guruptaki rivayetler mütevatir olup doğruluklarında şüphemiz yoktur. Peygamberimiz’in (s.a.a) miraca gittiği konusunu ele alan ama ayrıntılara girmeyen rivayetler bu türdendir. Böyle rivayetler doğal olarak kabul görürler.
2. Kısım: Miracın akıl ve dinin ilk ölçüleriyle çelişmeyen bazı ayrıntılarını anlatan rivayetler; Peygamberimizin göklerde dolaşması, peygamberlerle görüşmesi, arş, sidretu’l-münteha, cennet ve cehennemi görmesi bu ayrıntılardandır. Bunları kabul ediyor ve bazılarının aksine rüyada değil de Peygamberimiz (s.a.a) uyanıkken gerçekleştiğine inanıyoruz.
3. Kısım: Kimi rivayetlerin zahirleri bazı bilgilerimizle uyuşmamaktadır. Ama bazı yönlerden bu uyuşmazlık giderilebilir. Örneğin Peygamberimiz’in (s.a.a) cennettekilerin nimetler içinde olduğunu, cehennemdekilerin de azaplandıklarını görmesi gibi. (Burada kıyamet gelmeden insanlar nasıl cennette ve cehennemde olabilirler sorusu akla gelebilir. Cevap olarak diyoruz ki: Onlar berzah cennet ve cehennemi olabilir veya onların kendileri değil de isim, sıfat ve temsili cisimlerini görmüştür.) Böyle rivayetleri tevilleriyle kabul etmek gerekir.
4. Kısım: Zahirleri sahih ve ölçülere uygun olmayan, tevilleri de çok zor olan rivayetlerdir. Örneğin Peygamber’in (s.a.a) Allah’la beraber bir tahtın üzerinde oturması gibi. Böyle rivayetlerin reddedilmesi gerekir.[17]
Bu alandaki onca rivayeti bu kısa yazıda aktarmak mümkün olmayacağından, bu konudaki kitap ve makalelere bakabilirsiniz.[18]
6. Peygamberimiz’in (s.a.a) miraçtan nasıl döndüğü ve döndükten sonra neler yaptığı konusunda bazı rivayetlerde Peygamber Efendimiz’in gökten döndükten sonra direkt olarak Mekke şehrine geldiği ve kendileri hakkında çok endişe duyan Ebu Talib’le görüştüğü nakledilmiştir.[19] Sonra miraç olayını Kureyş’e haber vererek onların bu konudaki şüphe ve sorularını cevaplamıştır. Örneğin Beytu’l-Mukaddes’in özellikleri[20] ve yolunun üzerinde olan Kureyş kervanı hakkında[21] sorular sormuş, Peygamberimiz (s.a.a) de onları cevaplamıştır.
Allah Resulünün (s.a.a) miraçta uygun gördüğü şeyleri sonradan anlattığı konusunda rivayetler vardır. Bu rivayetlerde “Götürdü beni” veya “Yükseltti beni” gibi ibareler geçmiştir. Bu kelimeleri İslami ilimlerin toplandığı yazılım programlarının aramalarına yazarak çok sayıdaki miraç hadisine ulaşabilirsiniz.
[1] İbn Manzur, Lisanu’l-Arap, c. 2, s. 322.
[2] Hürr Âmulî, Muhammed b.Hasan, Vesailu’ş-Şia, c. 5, s. 257, H.6483, Müesseset-u Alu’l-Beyt, Kum, h.k. 1409.
[3] “Böylece rüzgarı onun emrine verdik de Onun emriyle dilediği yöne hafif hafif eserdi.” (Enbiya/81, Sebe/12, Sad/36)
[4] “Biz onu pek yüce bir mekana (makama) yükselttik.” (Meryem/57)
[5] “Allah onu kendisine yükseltti...” (Nisa/158)
[6] Kuleynî, Muhammed b. Yakup, el- Kâfi, c. 3, s. 250, H.26, Daru’l-Kutubi’- İslamiyye, Tahran, h.ş. 1365.
[7] a.g.e., c. 8, s. 49, H.10.
[8] Şeyh Saduk, Hisal, c. 2, s. 600-601, H.3, İntişarat-ı Camia-yı Müderrisin, Kum, h.k. 1403.
[9] Rical-i Allâme Hillî, s. 232-233, Daru’z-Zahair, Kum, h.k. 1411.
[10] Rical-i Keşşî, s. 452, İntişarat-ı Danişgah-ı Meşhed, h.ş. 1348. (Vakıfî, sadece 7 imam olduğuna inanan Şiilere denir. Bu mezhebin ravilerine güvenilirlik vesikası verilmemiştir.)
[11] Rical-i Allâme Hillî, s. 227.
[12] Meclisî, Muhammed Bâkır, Biharu’l-Envar, c. 79, s. 247, Müessessetu’l-Vefa, Beyrut, h.k. 1404.
[13] Ankebut, 14. âyet Hz. Nuh (a.s) hakkındadır.
[14] Mekarim Şirazî, Nâsır, Tefsir-i Numûne, c. 12, s. 14, Daru’l-Kutubi’l-İslamiyye, Tahran, h.ş. 1374.
[15] Zariyat/20-21, Bakara/164, Âl-i İmran/190 ve başka bir çok âyet.
[16] Necm, 18.
[17] Tabersî, Fazl b. Hasan, Mecmeu’l-Beyan, c. 6, s. 609, İntişarat-ı Nasır Hüsrev, Tahran, h.ş. 1372.
[18] Örneğin Tefsir-i Numûne’nin 12. ve 22. ciltlerinde miraç hakkında faydalı bilgiler bulabilirsiniz.
[19] Biharu’l Envar, c. 18, s. 383.
[20] a.g.e., s. 309.
[21] a.g.e., s. 335.