Doğumu

Şeyh Bahaî adıyla meşhur olan Muhammed b. Hüseyin b. Abdussamed Harisî, 1546 yılında, Lübnan'ın Bâlebek şehrinde dünyaya geldi.

Nesebi

Şeyh Bahaî'nin nesebi, Hz. Ali (a.s)'ın değerli ashabı Haris Hamdanî'ye varır. Haris Hamdanî Sıffın ve Cemel savaşlarına katılan, son nefesine kadar mücadele eden kıymetli bir sahabedir.

Hayatı

Şeyh Bahaî, vatanında bir süre ders aldıktan sonra daha küçük yaşta Şia ulemasının eşsiz ve seçkin alimlerinden biri olan babasıyla İran'a seyahat etti. İsfahan'a vardığında ciddiyetle tahsiline devam etti. Kısa zamanda, çeşitli alanlarda kendini yetiştirdi ve ilim ehlinin seçkin şahsiyetleri sınıfına katıldı. Safevî hükümdarı Şah Abbas, bu yüzden ona özel ilgi gösterir, saygıda bulunurdu.

Şeyh Bahaî, Şeyh Ali Feşar'dan sonra Safevî Hükümeti'nin şeyhülislamlığını üzerine aldı. Bu hükümetin mevcut tüm imkânlarını, Şialığı yaymada kullandı.

Seyahat etmeyi ve tecrübe kazanmayı çok severdi. Bu yüzden uzun seferlere çıkardı. İlk ve en uzun yolculuğunun sebeplerinden biri olarak çevresindeki bazı hasetçilerin çekemezlikleri gösterilebilir (bu konuya Şeyh'in bazı kitaplarında rastlamak mümkündür). Dolayısıyla bazen evine çekilir ve hiçbir şeye karışmaz, bazen de uzun seyahatlere çıkardı.

Seferleri

Şeyh Bahaî, ömrünün otuz yılını seferde geçirmiş, çeşitli şehir ve ülkeleri gezmiştir. Başlıca seferleri şunlardır:

1- İlk seferi, Bâlebek'ten İsfahan'a idi. Çeşitli alanlarda bilgisini artırmak için orayı mesken edindi.

2- Yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı Irak ve Hicaz yanı sıra mukaddes şehirlere seyahat etti, Mekke ile müşerref oldu.

3- Safevî hükümdarı Şah Abbas ile İsfahan'dan Meşhed'e yaya olarak gidip İmam Rıza (a.s)'ın türbesini ziyaret etti.

4- Mısır'a gitti ve Keşkül adlı meşhur eserini bu yolculukta yazdı.

5- Mısır'dan döndükten sonra Roma, Şam ve Beyt'ül Mukaddes'e yolculuk etti.

6- Halep'e gitti ve ömrünün sonlarına doğru İsfahan'a geri döndü.

Maalesef Şeyh'in otuz yıllık yolculuğundan, yol arkadaşları ve yakınları vasıtasıyla elde edilen birkaç sayfalık bilgiden başka bir şey elde edilememiştir. Oysa ki Şeyh, yaptığı yolculuklarda bir seyahatname yazmış olsaydı hem tarihi bir eser, hem de şahsına has seçkin bir eser olurdu.

Şeyh, seyahatlerinde kendini gizler, sıradan insanlar gibi giyinirdi. Bazı büyük alimlerin rivayetlerine göre gerek Halep'te, gerekse Şam'da sıradan yolcu kıyafetleriyle kimse onu tanımaz, ama konuşmaya başlayınca ilim ve faziletiyle onun Şeyh Bahaî olduğunu anlarlardı. Şeyh de, tanındığı yerde uzun süre kalmaz, hemen oradan ayrılırdı.

Kapsamlılığı

Şeyh'in özelliklerinden biri de hemen hemen her dalda uzman olmasıdır. Kapsamlı bir ilme sahip olmanın yanı sıra, geniş ve kapsamlı bir kişiliğe de sahipti. Onun bu kapsamlılığı, Sünnîlerin onu Sünnî, Sofîlerin de onu Sofî bilmelerine neden olmuştur.

Üstatları

Ne yazık ki Şeyh'in üstatları hakkında geniş bir bilgi yoktur. Ama babası Hüseyin b. Abdussamed ile Şehid-i Sanî'nin onun üstatları olduğu kesindir.

Talebeleri

Şeyh Bahaî'nin büyük ve saygın onlarca öğrencisi vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

1- Molla Muhsin Feyz Kaşanî (Şeyh Bahaî gibi o da irfanî boyuta sahiptir)

2- Mevla Muhammed Salih Mazenderanî

3- Merhum Muhammed Takî Meclisî (I. Meclisî)

4- Lüm'a ve Mu'alim kitaplarına şerh yazan Sultan'ul Ulema

5- Seyid Hasan b. Seyyid Haydar Kerekî

Eserleri

Şeyh Bahaî, onca seferlerine ve İmam Ali (a.s)'ın türbesinin inşası, İsfahan Camii'nin yapımı vb. gibi uzun çalışmalar gerektiren onca işlerine rağmen pek önemli olan telif ve tasnif işlerinden de geri kalmadı. Çeşitli dallarda altmışa yakın eserleri vardır. Şeyh'in başlıca eserleri şunlardır:

1- Miftah'ul-Felah fi Amel'il-Yevm ve'l-Leyl

2- el-Urvet'ul-Vuskâ (Fatiha Sûresi'nin tefsiri)

3- Kırk Hadis Şerhi (Uzmanlara göre, kendi alanında yazılmış en değerli eserdir)

4- Maşrık'uş-Şemseyn (Ahkâm ayetlerinin tefsirini içerir)

5- Hadaik'ul-Mukarrabîn (Sahife-i Seccadiye'nin tefsiri)

6- Cami-i Abbasî (Hac konusunun sonuna kadar işlenen fıkıh konularını içerir)

7- el-İsna Aşeriyyat'il-Hams (Taharet konusundan hac konusuna kadar tüm konuları içeren fıkhî bir kitaptır. Her mevzuunda on iki bap, her bapta on iki fasıl ve her fasılda on iki konu vardır.)

8- el-Fevaid'us-Samediyye (Kardeşi Samed için yazdığı Nahiv kitabıdır)

9- Bahr'ul-Hisab (Matematik konulu geniş bir kitaptır)

10- Hulasat'ul-Hisab (Bahr'ul-Hisab'ın özetidir)

11- Keşkül (Bu isim, muhtevasına göre ilk kez Şeyh Bahaî tarafından konulmuştur. Daha sonra bu tür kitap yazan kimseler de ondan örnek alarak kitaplarına "keşkül" adını koymuşlardır.)

12- Farsça ve Arapça Şiir Divanı

Şeyh Bahaî, Farsça ve Arapça şiir yazmada oldukça yetenekliydi. Bu alanda çok güzel şiirler yazardı.

Vefatı

Aslına bakılırsa, ilahî makama sahip insanlar dünyadan göçtüklerinde ölmezler. Aksine, onlar, sonsuza dek her yeni neslin gönüllerinde yaşarlar. Onların İslam alemine kazandırdıkları sadece yaşadıkları zaman dilimine ait değildir. Onlar geriye bıraktıkları eserlerle, yetiştirdikleri öğrencilerle sayısız ilahî inayetin insanlara akmasına vesile olmuşlardır.

İşte, bu insanlardan biri olan Şeyh Bahaî de yorulmak bilmeden gerçekleştirdiği faaliyetleri, yetiştirdiği öğrencileri ve yaptığı hayır binalarıyla inananların gönlünde yaşamaktadır.

Şeyh Bahaî, ömrünün en verimli dönemlerinde, 1621'de Hakk'ın nidasına lebbeyk diyerek ebedî yurduna doğru kanat açtı.

Tertemiz nâşı İsfahan'dan Meşhed'e intikal ettirilerek İmam Rıza'nın (a.s) türbesinin kenarında toprağa verildi. Seçkin öğrencilerinden olan Allame Meclisî'nin cenaze namazını kıldırdı. Teşyî merasimine yaklaşık elli bin kişi katılmıştı.

Şeyh Bahai'nin İmam Mehdi (a.s.) konulu tanınmış şiirlerinden biri:

Ne zamana dek sana ulaşmak için ey yegane

Göz yaşlarım aksın sel gibi

Senin yokluğun bitecek mi yegane?

Senin keder okun aşıkların yüreğine

Herkes senle meşgul ve sen ortalarda yoksun yegane

Bülbül çimende o gülün yüzünü gördükten sonra

Kelebek ateşe girerek sırları bildi

Arif de senin yüzünü gençler ve ihtiyarlar yüzünde gördü

Yani her yerde senin resmini gördü

İşte kapıdan kapıya giden o deli tam da benim yegane